Hayatın İçinden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayatın İçinden etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Eylül 2008 Cuma

^^AŞK Üzerine^^

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN !

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktı r.Sen kendini paralarken ,o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin. . iki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıkları nla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındı r.



Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayati ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını baliğin yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da İçini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...



Nazım Hikmet...

11 Eylül 2008 Perşembe

^^ANNELER VE BABALAR^^

Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası gözkulak oluyordu.Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çay seti' oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.
Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu. Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:
'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?'
Sonuç-1: Annneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever. 'Babalar en son duyar' boşuna söylenmemiştir

26 Kasım 2007 Pazartesi

"Kaynanalarınızı Sevin"

Başlığa bakıp şaşırmayın.hadi canım kaynana da sevilir mi demeyin:) eğer aşağıdaki davetiye gerçekse valla sevilir:) tamam hadi çok ısrar etmiyorum. ne istiyorsanız onu yapın:)maillerin arasında bir davetiye gördüm ve çok güldüm. sizlerle de paylaşayım dedim. Tamam sevmeseniz bile şükür edin halinize yahu. Aranızda kaynana olan varsa yanlış anlamasın lütfen. Türkiye genelindeki kaynana-gelin ilişkileri göz önüne alınarak gelinlerin kaynana sevmediği ya da kaynanaların gelin sevmediği fikrini ortaya atmışlığım var. Yoksa bir derdim ya da bir yaram yok::) tamam uzadı konu kabak tad vermesin.


DOKTOR oglum

ile su anda ismini dahi hatirlamadigim

UCUZ GORUNUSLU ADI SEY'in

Dugunlerine davetli oldugunuzu uzulerek bildiririm.. .

Ailemizin tarihinde meydana gelen bu en buyuk felaket
8 Eylul Cumartesi gunu aksam saat 9'da gerceklesecek ... ve
hic suphesiz bosanma ile sonuclanacaktir.

Insallah fazla gecikilmeden nikahi iptal ettirmek mumkun olabilir.

Bu yurekler yakan, icleracisi duskirikligi torenini aksam yemegi takip edecektir.

Yemekte sadece kuruyemis sunulacaktir, cunku ismi lazim degil, gelinin alerjisi var.

29 Ekim 2007 Pazartesi

"Ulu Önder Atatürk"


Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Atam izindeyiz...

23 Ekim 2007 Salı

"Bunu Yapanlara İnsan Denir mi?"

Dün akşam maillerimi kontrol ederken bir arkadaşımdan gelen mail dikkatimi çekti. Sanırım zincir mail.Ama içeriği o kadar önemliydi ki rehberdeki bütün adresleri işaretledim göndermek için. Ve gözlerim ışıldadı. Burda da yazmalı daha çok kişiye ulaştırmalıydım. Bu haberi mucize diye nitelendirecek kişiler olmalıydı. Bütün tanıdıkları mahalleyi hafızamdan geçirdim. Sonra net kararımı verdim önce mail yoluyla sonrada bolgta yayınlayarak çok kişiye ulaşatırmalıydım bu haberi. Sonra benim paranoyaklığım tuttu ve acaba geldi oturdu beynimin ortasına. Acaba gerçekmiydi? Ama telefonlar,isimler,hastane hepsi açıktı. Hem böyle birşeyden oyun olabilirmiy di? Şaka için böyle bir konu seçilebilir miydi? Yapamazdım gerçekliği olmayan bir şeyi yaymak daha kötüydü. Hemen telefona sarıldım ve verilen numarayı çevirdim. Çaldı,çaldı,çaldı ve tam kapayacakken bir telesekreter sesi "Maildeki olayla hiç bir ilgim yoktur" benzeri bir cümle. Belli ki kadını da arıyorlar sürekli. Nasıl bir insanlıktır diyemiyeceğim çünkü böylelerine insan demek istemiyorum. Belki bayanı tanıyan biri, belki problemi olan bir öğrenci belki belki.Belki çok ama konuda çok.Bayanın canını acıtmak rahatsız etmek istiyorsanız ve bu kötülüğü yapacak kadar alçaldınız bari daha az kişiyi kapsayan bir konu seçin. Ayıp bilmiyorsanız,günahı bilin,onuda bilmiyorsanız utanmayı bilin. Benim ihtiyacım olmadığı halde bu kadar hayal kırıklığı yaşadım ya ihtiyacı olan biri duyduysa ve umutlandıysa....Belki tarafınıza da gelir diye yazıyı yayınlıyorum. Ve yazdıkça sinirlendiğim ve kendimi tutamadığım için yazımı bitiyorum.

Cerrahpasa Tip Fakultesi Kulak Burun
Bogaz Anabilim Dali olarak 12 yas alti isitme problemi olan maddi durumu
kotu hicbir saglik guvencesi olmayan fakir cocuklarin tum tedavisini ve
kullandiklari isitme cihazini ucretsiz karsilayacagiz. cevrenizde bu tur
cocuklar varsa lutfen benim telefonumu verin.
SEMA ONAY Rektor asist
Cerrahpasa Tip Fakultesi yurtici yayin koordinatoru
Cep Tel: 0543 291 65 65 --- 0532 504 02 22

Bu mail sizin icin hicbir sey ifade etmiyor olabilir
ama, belki de ulastiracaginiz kisinin vasitasiyla bile hic tanimadiginiz
bir cocugun umudu, zor dunyasinda bir ses olabilirsiniz, elimizden geldigi
kadar cok kisiye iletelim lutfen.


Daha fazla kişiye ulaşırsa, bilmediğimiz görmediğimiz kişilere faydamız olur...

16 Ekim 2007 Salı

"İşte hayata sarılışın öyküsü"

Günlük gazete okuyuşlarımda rastladığım yazı beni darmadağın etti.aslında kendime getirmesi gerekiyordu ama..kendimi onun yerine mi koysam daha çok canım yanar yoksa annesinin mi ? 26 yaşında önce duyma sonrada görme yetisini kaybeden,ama inadına. görüp duyduğunu sanan nice sağır ve körden daha sağlam duran ve hayata daha sıkı sarılan Murat Kefeli'nin öyküsü.sizi sarsıp kendinize geitrebilir. ne hayatlar var diyoruz kötü bir olayla arşılaştığımızda evet ama o olayları görüncede şaşırıp kalıyoruz.gerçeklerle yüzleşmek onu düşünmekten daha zor. önce kendimi onun yerine koydum ki sanırım onun kadar güçlü olmamın imkanı yok. sonra annesinin yerine.Allah'ım şükürler olsun dedim sadece.sizlerde bir okuyun ve gündelik sorunları bir kenara atıp şükredin istedim. Belkide sizi benim gibi dibe götürmek yerine daha da yukarıya çıkarır bu hayata sarılış öyküsü.Yahu bunalımdayım ne yapayım:))bak en azından kabul ediyorum.

1 Ekim 2007 Pazartesi

"Şükür mü Etsek Halimize"

Sabah nette gazetelere göz atarken şu habere takıldım ve halimize şükür dedim. Karısını tv deki erkekle başbaşa yakalamak boşanma sebebi. Şu günlerde geleceği için endişe duymaya başlayan kadınlar için yazılan makalaleri okurken, bununla karşılaşınca bu endişeye dahil olmayan ruhum yenildi. nasıl bir zihniyet ya da zihniyetsizliktir anlayan bu tarafa gelsin yani. Atatürk'e bir kez daha hayran oldum ki biz kadınları buralara taşıdığı için. Ve buralara kadar varmışken hiçbir gücün,hiç bir yönetimin, hiç bir zihniyetin ve hiç bir baskının bizi bu yoldan çevireceğine inanmıyorum.Kimse de inanmasın.



"Premature Bebekler"


Kaplumbağa tanıştırdı beni bu minik dünyayla. Birşey yapmalı dedim. Bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmalı dedim. Herkes koşmuştu yanıma moral vermeye. "Bilmem kimin bilmem kiminin de erken doğmuş çocuğu. Endişelenme. Geçer" Nasıl geçer ya? Kendi çocuğu erken doğan hiç mi yok? Bu bir şehir efsanesi mi diye sorarken kendime... Yavaş yavaş toplanmaya başladık. Şimdi 60 aileyi geçtik. Gittikçe artıyoruz.
Önce elektronik posta ile birbirimize moral verdik. Bakın bu çocuklar büyüyor dedik. Yalnız değilsiniz dedik. Derken bir sitemiz oldu el yordamıyla kör topal:) Pinocum bu şahane logoyu yapıverdi bize hiçbirşey talep etmemişken üstelik, sırf içinden geldiği için.

Şimdi sırada hastaneler var. Hastanelere pano koymak istiyoruz. Bu panolara moral verici yazılar asmak, yalnız değilsiniz demek istiyoruz. Yapacak çok iş var. Belki zamanla kuvöz sayısı bile artırılabilir. Hayatın kıymetini hepimizden çok bilen bu bebekler için siz de bir ucundan tutar mısınız? Sesimizi duyurmak için yanımızda olur musunuz?

www.prematureyiz.org

sevgili sardunya bizlere seslenmiş arkadaşlar.asortik'im yer vermiş sitesinde.siteye göz gezdirdim,anne değilim ama anneler duygularını o kadar içten anlatmışlarki taş olsanız hissedersiniz.allah herkesin çocuğunu korusun ve sağlık versin.onların seslerini daha çok kişiye duyurmak için ele ele vereceğimizden şüphem yok.




19 Eylül 2007 Çarşamba

"Ortak Sevincimiz"

sevgili arkadaşım eda'yı ziyaret ettim ve bu yazıyı gördüm.inanın ağlayarak okudum.ve devin o kadar harika gülüyorsunki resimlerden bile ruhunun güzelliği yansıyor bize.yanınızda olmayı çok isterdim hemde çok.ikinizide sevdim arkadaşlar.yüzünüzden gülücük eksik olmasın. ve o insanların rahatlığını sağlayan gizli meleğe ve Faysal Gökgöz Bey'e bende teşekkürler sunuyorum.yahu ne iyi birşey yaptınız.iyiki varsınız.işte eda'nın yazısı.


Hani demin dedim ya bir sürprizim var diye işte sürprizim. Bu gün hiç yazı yazmadım evde değildim neredemiydim? Okumaya devam…

Hatırlarsınız 4 Eylül’de yazdığım bu Cerrahpaşa Hastanesi’ne Devin’ciğim Aracılığı ile Tam Destek ve 5 Eylül’de yazdığım bu yazımı Melekler Geldi

Canım dostum ♥♥♥♥ kuzu kuzu pembem Devin’im ♥♥♥♥ yani Bir Kedinin Hatıraları 16 Eylül’de bunu yazmıştı.

(Sabah uçuyorum İstanbul’a. Zaman geçiyor valla. Yeni koltuklarda ilk kemoterapi olacak bakalım. Neyse, bu da bitince kalacak bir tane. Havalar sıcak hala, denize girmeye devam. İstanbul soğukmuş, yanıma ne alacağımı bilemedim. Neyse, evde uzun kollu bir şey buldum, onu götürüyorum. Eh, 35 dereceden 25 dereceye gidince ciddi bir mevsim farkı oluyor. Gerçi burada da geceler serinlemeye başladı şükür. Ama daha Kasım ortasına kadar soba filan yakmayız. Babam ve Oğlum’u seyrettim. Çok güzel film olmuş, öyle dedikleri gibi fena bir duygu sömürüsü filan da görmedim ben. Duygusal, güzel bir film olmuş işte. Daha ne olsun yani. Döndüğümde görüşürüz sevgili günlükçüm. Şu fotoğraf makinesini bulsam iyi olacak. Kalkayım onu arayayım bari.)

Vee evet bu gün yani 18 Eylül 2007′de Devin kuzusu İstanbul’daydı. Cerrahpaşa Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniğinde 6 saat süren kemoterapi için. Sabah 11 gibi yanındaydım dostumun. Düşünsenize 4 Eylül’de Devin’imizin başlattığı kampanyaya destek olmak için yazdım ve siz güzel dostlar da ona destek oldunuz hepinize Devin adına ve şahsım adına minnettarım. 5 Eylül’de ise müjdeli bir haberle Devin’le telefonda çığlık ata ata konuştık. Resmen kalbim yerinden fırlayacaktı! Sevinçten ağlamak bu olsa gerek dedim kendi kendime. 5 Eylül’de yazdığım bu yazımda ki Melekler Geldi ve bize bunları haber etti.

melegim.gif

(Sevgili Dostlar, Gösterdiğiniz ilgi sabah beri annemle beni hüngür hüngür ağlatıyor. Ancak birdenbire bir melek geldi ve dedi ki, “Ben size İstikbal Mobilya’dan 4 koltuk alıyorum ama ismimi yayım etmenizi istemiyorum.” Bir başka melek, Arşimedmedikal, http://www.arsimed.com.tr/, Faysal Gökgöz adında, daha geldi ve dedi ki “Biz de size özel kemoterapi koltuğu bağışlıyoruz”. Bu özel kemoterapi koltuklarının tanesi 5000 ytl arkadaşlar.
Böylece 4 koltuk ararken, oldu 5 koltuk…)

Cerrahpaşa Radyasyon Onkoloji Kliniği’nde kaldığım 6 saat boyunca Devin’i daha yakından tanıma şansım oldu. Sadece telefonla konuştuğum bir insan nasıl bu kadar hayat dolu, matrak ve sevgi dolu olabilirdi. Kendisi bir anne ve bana da arkadaştan öte anne sevgisi ile bir sarıldı ki size anlatamam.

Kapıdan içeri girerken yüreğim pır pır etti. Ya ağlar da onu üzersem diye çok korktum. Ama Devin maşallah o kadar şen şakrak ki; size yemin ederim o muhteşem hastane personeli ona hayran. Nasıl olmasınlar ki! Bu matrak hatuna; hemşiresinden bölüm başkanına, doktorundan müstahdemine kadar hepsi kocaman saygı ve sevgi duyuyor.

Aşağıdaki resimlerde tedavi gören diğer hastalar Devin’le aynı günde kemoterapi tedavisi gördükleri için çok şanslılar. Yaşadığım olayı anlatacağım bana hak vereceksiniz. Bir bayan geldi oda tedavi gördü ancak 20 dk. falan kalmasına rağmen mutsuz ve huysuzdu. Acılarından bıkmış belli ki ona da hak vermek lazım ve tüm vücudunu sarmış hastalık.

Devin’e hemşireye odada ki bizlere de dert yandı, huysuz tavrı ile. Ama Devin sabırla ona nasihat verdi ve pozitif olmasına çalıştı. Neyse güzelce geçmiş olsun diyerek teyzemiz gitti.

Günün Bombası 1 :

Sonra sanırım bölüm başkanıydı ( Devin’cim okursun sen yanlışsa düzeltelim ) Prof. bir bayan hocamız geldi ve yanında da hastane evrak işlerine bakan bir bayan vardı ve Devin’e ne dese beğenirsiniz: ” Rica etsem bir elinizi sürün kendisi çok pesimistdir” dedi. ( Kelime Anlamı: Tüm olaylarda kötü-olumsuz bir taraf arayan kişiler. )

Görüyormusunuz işte ! Ben bu gün dünyadaki hiç bir zenginin alamayacağı bir pırlantaya sahip oldum. Oysa ki ben Devin’e destek olmak, onu eğlendirmek için gitmiştim. Ama size yemin ederim ki; hastane ortamındayım diye demiyorum, Devin’i tanıdıktan sonra hayata bakışım zaten pozitif olmasına rağmen daha da değişti. Hakkımda atıp tutanları bile artık sevgi ile karşılayacağım. Bir gün bir ömre bedel lafını, 12 Ekim 1978′den bu yana hayatı anlamaya çalışan ben EDA SUNER senden öğrendim. Daha önce nerelerdeydin ?… Ne demişler her şer’de bir hayır vardır! İşte bu can sıkıcı ama gelip geçecek bu durumu sen yaşamamış olmasan ben seni tanıma onuruna erişemeyecek ve bu güzel günü yaşayamayacaktım. Sana da dediğim gibi ♥♥♥♥ seni çok ama çok sevdim be komik kadın ! ♥♥♥♥ Allah baba seni başımızdan eksik etmesin canım dostum Devin’im…

Günün Bombası 2 :

Saat 11 gibi kapıdan içeri kocaman fotoğraf makinası ile bir bey ve güzel bir bayan girdi. Onlar ülkemizde kaliteli yazıları ile tanıdığımız Tempo dergisi ekibinden başkaları değildi! Meleklerin hediye ettiği koltukları ve bu güzel olayı konu edebilmek sesimizi herkese duyurmak için gelmişlerdi. Önce meleklerimize, sonra melek yardımcıları olan diğer meleklere yani bloglarında konu eden siz değerli dostlara ve Tempo dergisine buradan da teşekkür ederiz. Söylediklerine göre haftaya Çarşamba yani 26 Eylül 2007′de Tempo dergisininden röportajı okuyabilirsiniz.

Devin’de ben de fotoğraf makinalarımızı unutmuşuz. Ancak akıllı bıdık Devin cep telefonu ile çeksene dedi ve ben teknolojiye şükrettim.

İşte resimler. Sizden ricam bu yazımı sizlerin de bloglarınız da duyurması. Çünkü adını vermek istemeyen bizim gizli meleğimiz okuduğunda ona nasıl minnettar olduğumuzu görsün istiyorum. Ve tabii ki Arşimed’den Faysal Gökyöz beyde.

Bu resimdeki kemoterapi koltuğu http://www.arsimed.com.tr/, Faysal Gökgöz adına bağışlandı. Resimdeki bu güzel insan işte hayata bu pencereden bakıyor ! Veee eli göğsünde size teşekkür ediyor.

Devin_Kuzu.jpg

Demedim mi ben size! Nasıl candan diye ! Siz ona bir elle sarılın
o Bir Kedi olduğu için sizi tüm paticikleri ile işte böyle sarmalıyor.

Devin_Eda.jpg

Cerrahpaşa Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniğinde ki oda.
Soldaki 3 ve en altta ki resimde ki koltuk ile yani İstikbalden
4 koltuk bağışlayan; adını gizli tuttuğumuz o güzel ♥ kalpli meleğimizden.

cerrahpasa_onkoloji.jpg

istikbal_koltuk.jpg

Tekrarlıyorum: Sizden ricam bu yazımı sizlerin de bloglarınız da duyurması. Çünkü adını vermek istemeyen bizim gizli meleğimiz okuduğunda ona nasıl minnettar olduğumuzu görsün istiyorum. Ve tabii ki Arşimed’den Faysal Gökyöz beyde.

17 Eylül 2007 Pazartesi

"Çocuk"

dili,dini,rengi ne olursa olsun çocuk işte.hepsinin adı aynı."çocuk".ama ben buna bayıldım.ya ben zaten melez yada zenci çocuklara bayılıyorum.bazen erkuş'a benim çocuğumun zenci olma ihtimali yüzde kaç diyorum.saçmalıklarıma alışkın olduğu için %0 aşkım diyor.hiç ihtimal yok değil mi:))) tamam yok ama baba esmer ondan alırsa birazda benden melez gibi olabilir:=)))gibi olur zaten.bu arada çocuk falan diyoruz berfincim hayırdır :)))yok anacım sadece lafta kendi kendime konuşuyorum:))) değişik resim bakmak isteyenler burdan devam edebilir.öptüm sizi..

6 Eylül 2007 Perşembe

"Devin'in Mutluluğu"

Sevgili Dostlar,
Gösterdiğiniz ilgi sabah beri annemle beni hüngür hüngür ağlatıyor :)Ancak birdenbire bir melek geldi ve dedi ki, "Ben size İstikbal Mobilya'dan 4 koltuk alıyorum ama ismimi yayım etmenizi istemiyorum."Bir başka melek, Arşimedmedikal,
http://www.arsimed.com.tr/, Faysal Gökgöz adında, daha geldi ve dedi ki "Biz de size özel kemoterapi koltuğu bağışlıyoruz". Bu özel kemoterapi koltuklarının tanesi 5000 ytl arkadaşlar.Böylece 4 koltuk ararken, oldu 5 koltuk, daha da olacak ama koyacak yerimiz yok :)Banka hesabında da daha şimdiden 150 ytl oldu. LÖSEV'e bağışlayacağız artık. Kampanyayı bitiriyoruz.Bu inanılması zor bir şey, elim ayağım titriyor. Mutluluktan havalara uçuyorum.Ne diyeceğimi bilemiyorum.Herkese ama herkese çok çok çok teşekkür ediyorum.Özellikle de sana Eda'cım ve asortikkrep'e. Siz olmasaydınız bu iş olmazdı.Ve tabii isimsiz meleğimize, Faysal Bey'e. Kaç hastanın hayır duasını alacaksınız kimbilir.Kendi adıma, bütün hastalar adına binlerce teşekkürler.Hepinizi seviyorum.
Hala duyarlı insanların olduğunu bilmek insana nasılda mutluluk veriyor..insanlık adına umudumu yitirdiğim şu günlerde bu duyarlılık beni yeniden umutlandırdı...blog ailesi ne duyarlı,ne müthiş bir aile imiş..ne mutlu bana ki bu ailenin bir üyesiyim..
Ve devin seninle bu mutluluğu paylaşmak çok güzel arkadaş...bu koltuklar seni ve tedavi gören arkadaşlarını rahatlatacaksa ne mutlu bu kampanyaya katılan arkadaşlara...Tedavi gören tüm arkadaşlara senin aracığınla sağlık sıhhat diliyorum...

4 Eylül 2007 Salı

BELKİ DE OLUR KİMBİLİR




edoşumun sitesine bir göz atayım dedim..bu yazıyla karşılaştım..hemen siteme ekledim..yazıyı okuyunca, aslında sorun dediğimiz olayların ne kadar saçma sapan şeyler olduğunu anladım..sevgili devin'in sesine kulak verelim..hepimiz..inanın hiçbirşey bizden uzak değil..

DEVİN DERKİ:
Evet, 10. kemoterapi de bitti. Kaldı bakalım iki tane daha. Şimdi, bu blog okuyucularından bir ricam olacak. Beni okuyan ve benden daha fazla okuyucusu olan bir kaç arkadaşım olduğunu biliyorum. Aslında asıl ricam onlardan. Tam dört yıldır Cerrahpaşa Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniğinde kanser tedavisi görüyorum. Kemoterapi odamızda üzerinde tedavi gördüğümüz koltuklar büyük ihtimalle Birinci Dünya Savaşı'ndan kalmış son derece rahatsız koltuklar. Fotoğrafını üstte görüyorsunuz. Bunlara oturup kalkmak için de arkasından birinin tutması gerekiyor, yoksa koltuk dengesini kaybedip düşme tehlikesi yaratıyor. Bir kemoterapinin en az 3 saat (benimki yaklaşık 6 saat sürüyor o ayrı) sürdüğü düşünülürse hastaların ne kadar zor koşullarda ilaçlandığı malum. Bu durumu düzeltmek için oraya sadece 4 (dört) koltuk bağışlamak yetecek. Bunun için bir sürü yerle konuştum, Sabancılara, Koçlara, bir sürü mobilya fabrikasına kadar aradım ama kimse yüz vermedi. Sonuçta çok fazla bir para değil, yani bende olsa kimseye bir şey söylemeden alıp götüreceğim ama kanser çok pahalı bir hastalık ve bütün birikimleri alıp götürüyor maalesef. O yüzden bende yok.Hani diyorum ki, belki blog aleminden birkaç kişi birleşir, ne bileyim parası olan birileri alıp bağışlar filan. Aslında en güzel ve tedaviye en uygun koltuklar İstikbal Mobilya'da var, hani üzeri silinebilir filan ama onlar da çok pahalı, 1000 ytl civarında ama işte taksit seçenekleri filan var. Kimbilir belki de olur!Okuyucusu benden fazla olan arkadaşlarım bu yazıya link verirlerse, ya da bloglarında bundan bahsederlerse ve bu iş olursa gerçekten çok ama çok sevineceğim. Bağışlayacak insan ya da insanlar bulunursa prosedürleri ben araştırıp gerisini hallederim. Şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.
http://birkedininhatiralari.blogspot.com/

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails