Heybemden Konuşmalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Heybemden Konuşmalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ekim 2008 Cuma

^^Uluslararası Arkadaşlık Ödülü^^

uzun zamandır uluslararası arkadaşlık ödülü için teşekkür etmem ve yeni sahiplerine takdim etmem gerekiyordu. Ama bir türlü yazamadım kısmet bugüne imiş. Sevgili arkadaşlarım muhabbet çiçeğim, elçinim ve şengül'ümbeni bu ödüle layık görmüşler kendilerine kocaman sarılıyorum ve en sulusundan öpüyorum:) sanırım bu ödülü bir fazlası olarak yeni sahiplerine iletmek gerekiyor. Ve bende listemde olan (olmayan da olabilir son şablon değişikliğinde kayıplarım olmuştur.. lütfen siz kendinize de alın bu ödülü ayrıca banada yorum yazın canlarım ki ekleyeyim sizi) tüm arkadaşlarıma takdim ediyorum. hepinizle olmak varlığınızı hissetmek çok güzel..

6 Ekim 2008 Pazartesi

^^NİYE BEN? DIYEN HERKES İÇİN....^^

Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı.Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini takti, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.
Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslebilecegi bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kisi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın
gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu.Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı.
"Allahım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildigin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."
Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler.İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mi?" diye bağırdı.
Brenda'nın sonradan ögrendigine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavasça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmisti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı:
"Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar agır. Ama istedigin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..."

"BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin.....

29 Eylül 2008 Pazartesi

^^İyi Bayramlar^^

Sevdiklerinizle Nice Mutlu, Huzurlu ve Sağlıklı Bayramlar Geçirmeniz Dileğiyle....
Çikolata Tadında Bayramlar....

9 Ağustos 2008 Cumartesi

^^Yine Ben^^

Yine ben geldim ve ne iyi ettim:)) görüşmeyeli bir çok şey oldu bloglarda biliyorum ama aslında buraları bu kadar uzun süre bırakan tek ben değilim gördüğüm kadarıyla. Herkes bir yerlerde bir ıssızlık çökmüş buralara. Hep geldim ama elim hiç klavye ye uzanamadı bir türlü. kiminizle neşelendim kiminizle üzüldüm. Burdaki işim bitince tek tek kapınızı çalacağım.



Beni merak eden msnden yada buradan ulaşmaya çalışan tüm arkadaşlarıma birde burdan teşekkür etmek istiyorum. Hepiniz sağolun var olun. daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi hamilelik biraz zor geçiyor. Şükürler olsun ki kötü birşey olmadı ama zaman zaman zor anlar yaşamadım değil. Böğürmelerim hala tam anlamıyla yakamı bırakmış değil. 17 haftanın 15 haftası şiddetli olmak üzere bol böğürmeli bol ağrılı günler geçirdim. Şu iki haftadır sanki biraz daha rahatlamış gibiyim. Yalnız yinede çok dikkatli olmam gerekiyor. Çünkü doktorumun dediğine göre eş aşağıdaymış. Ve en son bu salı yine şiddetli ağrıyla doktora gittiğimizde bizim bebeğin poposunun aşağıda olduğunu ve kasık ağrılarımın bu sebepten olabileceğini öğrendik:))))



Bu arada cinsiyetini öğrendik. İlk günden beri kız olacak diye ortalarda dolaşan her planı buna göre yapan ben doktorun oğlan demesiyle ağlama modundan uzun süre çıkamadım. Tabiki öncelik sağlıklı olmasında ama nedense kendimi çok yanlış şartlandırmışım. tecrübesizlikten:))

Elçin'cimle konuşurken pat diye senin oğlun olacak deyivermişti. Kadın msnden bile anladı cinsiyetini ben karnımdan anlayamadım:)))))))



Babamız ve ailemizin diğer üyeleri çok sevinçli.Herkes aman kızımız olsun süsler püsleriz sevmesi güzel olur diyerek beni kandırıyormuş. Erkek olduğunu duyan herkeste (babası dahil)
ayrı bir sevinç var. Hal böyle olunca ben kendimi daha bir kandırılmış ve yalnız hissediyorum:)))))

Pazar günü ve perşembe günü bebeğe ufak tefek eşya almaya başladık. Hepsi o kadar güzel ki. Mağazaya girince kendimi kaybediyorum. Hatta annem ve ablamla kavga bile ediyoruz. Ben anne şunuda alalım mı diyorum eee herşeyi sen aldın bize ne kaldı ki diye küsüyor:))) Bizim bebek şimdiden şanslı olacak sanırım:))

Ama en büyük problem baba ve teyze arasında. İkisi yarış ve kavga halindeler. Sürekli bir çekişme hali. Sebep mi? Teyze fenerbahçeli baba beşiktaşlı:)))) Biri sürekli fenerbahçe kıyafetleri alıyor diğeri beşiktaş:)) hayır o kadar ciddiye alıyorlar ki kavga edecekler diye korkuyorum:))
hayır kızacam ikisine de hiç biri giydiremeyecek o olcak:))) hiç centilmen değiller yahuuu:)))

Hormonlardan dolayı sanırım sürekli bir tembellik var üzerimde. o yüzden beni hoş görün. Gelmek için bende can atıyorum ama ruh halim izin vermiyor. bünye hala alışamadı sanırım:)) doğurana kadar da alışamıcak galiba:)))))) Şimidlik benden bu kadar. Hepinizi öpüyorum canleriimmmmm..

18 Haziran 2008 Çarşamba

^^Özet^^

Yazmayalı hayatımda çok değişiklik yok. Hala bol ögggglemeli, sefil uyumalı, tatsız tuzsuz günlerim devam ediyor. Geçen gün alt komşumuzun söylemiyle- ki 2,5 senedir ilk kez merhabalaştık- benim sabah akşam ögglemerime bütün apartman sakinleri şahit oluyormuş. Allah’ım ne utanç verici. Artık apartmanda kimseye görünmemek için ekstra çaba sarfetmem gerekecek. Yoksa kadın erkek çoluk çocuk o tuhaf acınası ve bir o kadarda iğrenç sesleri çıkaran beni parmakla gösterecek:))))))) rezalettttttt

Geçen akşam arkadaşımızın düğününe gitmek için hazırlanırken bir şok daha yaşadım. Hiç yemek yiyemezken nasıl oldu da kıyafetlerimin hiç birine giremedim anlayamadım. Şaşırdım:)En bol pantolonlarımı denedim yemedi anacığım. Geliyorlar ama kapanamıyorlar. Hal böyle olunca giydim bir elbise oda zar zor gittim. Ee şimdi ben dolap mı yenileyeceğim nasıl olacak diye düşünüp duruyorum. O kadar kıyafet ne olacak nereye gidecek bilmiyorum ki. Hayır daha şimdiden giremediysem bir daha hiç giremem diye korku kaplamadı içimi desem yalancı olurum:))

Bahçemle sulamak dışında ilgilenemez oldum. Ama onlar bana yardımcı oluyor. Petunyalar gürleşmiş. Her balkona çıktığımda mis gibi kokularını çekiyorum içime. Aldığım yeni sakızlı sardunyalar çiçeğe durmuş. Afrika menekşem bile çiçek açmış. Hatta dalından acaba tutar mı diye denediğim dal bile mini mini yavrular vermiş. Bu en sevindiğim olaydı. Ya o kadar ilginç ki birde. Fotoğraflayıp göstermem gerekenlerden biri bu. Yeni aldığım daha doğrusu hediye gelen bir çiçek var. Adını bende bilmiyorum. Sarmaşıkgillerden sanırım. Açık eflatun renkte çiçekler açıyor. Resmini koyduğumda aranızdan biri adını söyler belki. Edindiğimde üstünde bir iki çiçek vardı. Bu sabah batkımda hem tomurcuk dolmuş hem de çiçek. Yani bahçede şenlik devam ediyor. Ama ben bu sene bu şenliğin tadını çok çıkaramadım. Hatta size bile yaşatamadım. Bir başlasam devamı gelecek ama önce fotoğraf çekmem gerek. Eve gidince bir saat ayakta kalabilsem olacak ama nafile canlarım. Şimdilik sözlü idare edin beni. Resimli yazılara geçmem yakındır:)))

Benden şimdilik bu kadar. Hayatım eski düzenine kavuştuğun da bende normal insan haline döndüğümde anlatacak paylaşacak çok şey olacak. Değil mi? Yani ben normale dönecem diye umut ediyorum. Hayır bu böyle devam edecekse biri beni bu rüyadan uyandırsın:)))))
Öpüyorum hepinizi.sevgiyle kalın canlarım.

16 Haziran 2008 Pazartesi

^^Geç Oldu,Güç Oldu^^

*her şey 23 mayıs akşamı yürüyüşten dönerken şu uğursuz cümlemle başladı. İnsan kendi kendine nazar değebilirmiş öğrenmiş bulunuyoruz.
---Canım ben kendimi hiç hamile gibi hissedemiyorum. Sence hamile olmayabilir miyim?
---Saçmalama yahu o nerden çıktı şimdi?
--- E bende hiç belirti yok herkes mide bulantısı, baş dönmesi ögg lemeler falan yaşıyor. Bende tık yok yahu. Korkuyorum birde fırtına öncesi sessizlik midir nedir.(Ki hayatımda ne çok iyi gitmişse korkmuşumdur) hayır çok pis bir şey çıkmasında altından.
---Hayret bir şey sin canım. İnsanlar olmasın diye dua eder sende niye olmadı diye hayıflanıyorsun

*Şu yukarı da okuduğunuz bire bir cümlelerin gecesinde bendeniz çok şiddetli kasık ağrılarıyla uyandım. Ki öyle böyle değil ağzımı açıp eşimi bile uyandıramadım. İçim sökülüyor sandım. Lavaboya gittim geldim ağrıdan sızıdan döne döne uyuyakalmışım. Sabah zar zor işe gittim. Baktım olacak gibi değil izin aldığım gibi önce eve ardından doktorumuza. Tahliller ultra son derken sonuç. Kum döküyorsun. Haydiiiiii. Ben demiştim bu hamilelik belirtisi değil kum döküyorum:) Tedavide yok Git dört litre su iç. Tabi ki sonunda eşime haber verdim. Bizimki esti gürledi. Ne diye uyandırmazmışım her şey olup bitince mi aranır . Sen yarın doğuma da tek başına kalkar gidersinde ben doğurdum diye beni ararsınlar. Hayır garibim kendini dışlanmış mı hissetti ne? Hâlbuki ben gece endişelenmesin diye uyandırmadım. İşte erkek milletine iyilik yaramaz:)

*Günde 4 litre su hak getire ben su içemez oldum. Ağrılar bulantılar baş dönmeleri derken 26 mayıs akşamı ben dedim dayanamıyorum beni doktora götürün. Ailece gittiğimiz çok iyi ve güvendiğim pratisyen doktorun muayahanesine gittik. Adam hemen aldı ve utrasonla baktı. Doktorun yüzünden anladım zaten kötü bir şey olduğunu. Saymaya başladı kum, iltihap, bir böbrekte taş,idrar yollarında kanama ve ne yazık ki düşük tehlikesi!!! Yahu yeni başlamıştık daha ne oldu şimdi. İnsan nazar değerde bu kadar mı değer? Doktorumu sordu. Kendisinin de ortağı olduğu hastanedeki doktorun adını verdim. Hatta şikayet ettim. Madem böyle bir tehlike ver neden bana söylemez nasıl doktorla çalışıyorsunuz diye. Oda bazı sebepler sundu beni ikna etti ve hastanesindeki diğer doktora yönlendirdi.

*Ertesi gün gittiğimiz doktor gayet ilgiliydi. Dış görünüşünden yaşından ve konuşmasından tecrübeli olduğu belliydi. Ultrasona aldı beni hemen eşimde geldi ve ilk kez bebeğin nokta halini ve o haldeki kalp atışını gördük. İlginç bir duyguydu. Ben ekrandan çok eşimin yüzüne baktım ve çok keyif aldım. Düşük tehlikesi olduğunu teyit etti ve 7 günlük raporla birlikte 2 ilaç verdi.

*Bu yedi günlük ürede ne ağrılar ne bulantılar atlattım artık anlatmayayım. 7 gün sonrası tekrar gittiğimizde bebek için tehlike kalmamıştı. Yapılan onlarca tahlillere göre de benim sağlığımda da bebek için risk taşıyacak herhangi bir risk yoktu. Ama ağrılarım devam ettiği için bevliye servisine sevk etti. Orda da tahliller ultrasın derken. İltihap kum ve idrar yolları kanamasının devam ettiğini öğrendik. Ama yine ilaç ya da tedavi yok. Bol su içilecek. 3 günde oradan rapor aldım. Haziranın 7 sinde işe başladım.

*Offff hastane raporu gibi oldu yahu. Hayır şimdi yoktum şu oldu bu oldu yazamadım desem ayy yine mi diyeceksiniz inandırıcı olmayacak. Ama böyle belgeleriyle ortaya koyunca ayy kızcağız haklıymış diyebilirsiniz gibi geldi de:)))))) şimdi daha iyi sayılırım. Sabah ve akşamki lavabo önü geberene kadar ögggglemeleri, banyo yaparken suyu görmeyeyim diye hiç gözümü açmadan yıkanacak kadar sudan uzaklaşmamı, en sevdiğim yemekleri bile yiyememeyi, baş ağrılarını, iş yerinde masa üzerlerinde sersefil uyumaları ve daha nicelerini saymasak iyi sayılabilirim. Ama yinede şükür çok şükür diyorum. Hepinizi takipteyim buraya yazmadım diye yoktum sanmayın. Sık sık yazmak istiyorum anlatacak çok şey var. Bahçe bensiz kaldı. Size gösterilecek neler vardı oysa.Hoş hala var ama fırsatı bir bulabilsem.

Çok uzun oldu. Şimdilik gideyim ben.Başıma bir şey gelmezse geleceğim ve yazacağım. Artık kısmet diyorum yapacak bir şey yok:))))) hepinizi öpüyorum canlarım.

23 Mayıs 2008 Cuma

^^Bakın Ne Olmuş^^

Her uzun süreli yazmayışımın ardından çok oldu yazmayalı aman da pardon demekten utanır oldum:) o yüzden sizlere kapa çeneni beee dedirtecek bu cümleyi kurmayacağım. Ama bir sorun nerdeydin ne oldu diye. Bildiğiniz gibi her uzun süreli kayboluşumun ardından ortaya çıktığımda yahu kaybolmakta haklıymış yavrucak dedirtecek kendimi affettirecek nedenler sunmuşumdur.
Şimdi de var tabiî ki sebebim. Tamam hani şu eski performansımı kaybetmiş olabilirim ama bu kadar süre yazamayacak kadarda gerilemedik yahu. Yalnız lafı yine nasıl dolandırıyorum nasıl sündürüyorum farkındasınız değil mi? Eeee kolay mı Bebek geliyor sürprizini öyle hemen verir miyim sandınız:)))))) Alın işte bendeki laf tutma becerisi bu kadar.

Bir buçuk ay önce buradan çok üzüldüğümüz bir haberi vermiş uzun süreli kayboluşumun nedenini söylemiştim. Şimdiki neden de geçerli mi bilmiyorum.:))) Takdir yüce halkımın:))))

Nasıl dı ne zaman dı ne hissediyorsunuz gibi soruları cevaplayamayacağımı şimdiden ileteyim canlarım. Çünkü hala nasıl ne zaman olduğunu ve ne hissettiğimi çözebilmiş değilim. Ama olayın nasıl meydana çıktığını anlatayım istedim.
Anneler gününde benim şiddetli bel ağrısını –ki kum döktüğümü sanan bana inat-ve gördüğü rüyaları baz alan annemin şüphesiyle başladı her şey. Bende hamileyken böyle belim ağrırdı. Yok yok rüyamda da gördüm hamile kalacak bu kız.
Bizimkinin aklına düştü durur mu. Test alıcaz diye tutturdu. Ya saçmalama güzelim kum döküyorum işte ala ala ne para vercez şimdi durduk yere manyak mıyız.hem cenaze vardı koşturmaca yani girmeyelim istersen o konulara da hangi arada olmuş olabilir?? Israrlarım boş bizimki kitlendi konuya namümkün durdurmak.

Akşam eve gittikten sonra durmadı.
Hadi,bakalım artık.
.yahu test yapmak için gerekli malzeme yok ne yapayım şimdi.
Su iç bol bol:)

Anlaşıldı bu düşmeyecek yakamdan. Malzeme temin edilir. Beyefendi laborant edasıyla malzemeyi alır ve başlar teste. Bendeki de ne rahatlık uzanmışım tv karşısına. Sonra baktım bu damlatıyor ses yok falan dedim kalkayım bir yanına.,
Ne oldu canım dondun galiba, hamile miyim yoksa.ahhaaaaaa
Bizimkinde ses yok. Dedim bakayım şu teste. Anaaa ikinci çizgi çıkmış birinci çıkmadan daha.
Canım testi ters tuttun sanırım bu çizgi önde olması gerekiyordu.
Tabi bende tansiyon o an 18-19 falan ki beyin kanaması geçiriyorum sandım:) bizimki ikinci çizgi lafını benden duyunca kendine geldi ayağa kalktı test elinde sarılıyor öpüyor. Dedim canım dur sakin ol ne olmuş şimdi test ne diyor sakın hamilesin deme hazır değilim. Hayırrr nolamazzzzzzzzzz

Bizimki beni bu durumda bırakıp telefonun başına koşmuş bile ilk iş annemi aramak. kimse inanmıyor.gidin kan testi yapın.ikinci adres babası ve ablası herkes telefonda ağlaşıyor.ben mi hala şoktayım)))
Neyse görümcem bizi çağırıyor birde gidelim hastanede testi yaptıralım. Orada da sonuç pozitif. Anlayacağınız anneler gününde anne olacağımı öğreniyorum.
Şimdi mi hala şoktayımmm:=)))))))

İşte hamileliği öğrendikten sonra, ki önceden başlamıştı benim bir uyku halim var sormayın. Başımı taşa koysam saniye geçmez uyuyabilecek durumdayım. Hal böyle olunca bilgisayar hak getire. İş yerinde uyku halim devam ettiğinden var olan işlerim bile zor yürüyor. Bu uyku hali ne zaman geçer ben ne zaman bu durumu kabul ederim ve ne zaman kendimi toparlayıp bomba gibin dönerim şimdilik bilemiyorum. Ama yok oluşlarımda bilin ki ya uykudayım ya başımda bir bela var:))))
Şimdilik bu kadar canımın içleri. Hüzün ve mutluluk iç içe bu sayfada yani hayatımızda. Ben şimdilik gidiyorum ama hep burada olmak için elimden geleni yapacağıma dair söz veriyorummmmmmmmö:))))

8 Mayıs 2008 Perşembe

^^Döndüm Sanırım:))))^^

Uzun çok uzun bir boşluk oldu. İçimde ve sayfamda. İçim yanıp tutuştu iki satır yazıversem şuraya, sesim çıkmadı. Kelimeler öksüz kaldı. Ama her gün buradaydım içim bunaldıkça, kafam bulandıkça geldim her birinizin mekanında soluklandım. Yanımda olan varlığını hissettiren tüm dostlara minnettarım. Bir kez daha ne iyi etmişimde katılmışım bu tufana dedirttiniz. Başsağlığı dileyen herkese teşekkür ederim ve Allah size bu acıyı yaşatmasın diyorum.

Şöyle eğlenceli bol gülmeli yazılar yazacağım zamanlarda gelecek yavaş yavaş. Şimdilik böyle yavan yazılarla idare edeceksiniz:) elçinim sen seslenince tırsıyorum yahu ben:) ahanda diyorum bizimki yine sinir yaptı seslenip duruyor. Yazmasam beni parçalayacak ama ne yazık ki bu sefer gerçekten dermanım yoktu yazamadım. Ama geldim yavaş yavaş da olsa renksiz de olsam geldim. Bu arada sevgili arkadaşım mesecinam kuzusuna kavuşmuş. Prensesim gözlerini açmış dünyaya. Prensesim hoş geldin huzur sağlık başarı mutluluk yakanı bırakmasın kuzucuk. Canım arkadaşım yavrunu bağışlasın Allah. Hepinizi özledim ama öyle sözde değil. Gerçekten özledim yahuuu:)

Biz de yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyoruz. Hayatın yüzümüze çarptığı tokatla sendeledik ama alışmaya çalışıyoruz. Ölüme nasıl alışılırsa:( ben kendimi bahçeye toprağa verdim. Ama öyle böyle değil saplantı halindeyim. Sokakta gördüğüm çiçekleri bende yok bundan deyip kökünden sökmeye kadar vardı yani durum vahim anlayacağınız.Ama avuç içi kadar olan balkonda adım atacak yer kalmadı. Dün de aynı kök sökme olayını yaptıktan sonra bizimki koptu artık:) hayır ben yapıyorum birde onu da yapmaya zorluyorum. Çok komik oluyoruz valla. Dün akşam görümcemden gelirken bana bir şey anlatıyor erkuşum. Tam kameraların yoğun olduğu yer. Benim göz ferfecir. Sevgili belediye yetkilileri yeni ne ekmiş diye aranmaktayım :) Tam kaldırımın yan tarafında horoz ibiğine benzeyen ama kadifemsi görüntülü bir çiçek gördüm. Bizimki de kendini kaptırmış anlatıyor. Etrafta insan, araba ve karşımızda kamera:) ben de şekil şu. Aaaa canım bu neymiş yahu ne ekmişler buraya dedim ve eğildim. Bizimkide çiçeği inceleyecem sandı garibim. Eğildim anaaa çok güzel yahu bu çiçek deyip bir tane çektim ve yürümeye devam ettim. Bizimki dondu kaldı orada ben yürüyorum:)))))))) döndüm hadi canım gelsene dedim bizimki başladı gülmeye bak dedi kamera var orda. Nerde canım dedim ve döndüm birde el salladım:=))) ya inanmıyorum sana diyor insan bir bakar gelen giden var mı bir de utanmadan el sallıyorsun kameraya diyor hiç yakışıyor mu sana J)) Gelip seni yakalarlarsa verecem adresini gönderecem hapise seni diyor. Bende gönder dedim hastaneden rapor alırım benim çiçek hastalığım var yahu saplantı oldu ne yapayım. Hem bunları belediyeden başka bir yerde görmedim. Görsem satın alırdım değil mi arkadaşlar:)))) Bunu yapmaya alıştın sen diyor. Gör bak yarın belediye adam dikecek buraya ve sen eğilip çekeceğin zaman ensenden yakalayıp götürecekler:))))) bende senin yaptığın gibi arkamı dönüp gidecem diyor:))))))
Ayyy neyse ne yahu.zaten onlar bizim paralarımızla ekiyorlar onları ne var beeeeee. Millet devleti soyup soğana çevirdi laf yok ben bir çiçek çalınca suçlu mu olacam. Yarından itibaren resimlere başlıyorum hiç merak etmeyin canlarım. Bak bulutlu başlayan konuşmamı, güneşli bir havada bitirdim. Yazdıkça yazdım yahu elçiiinnn geldim işte al buyur okuyacaksın hepsini. Kelime atlarsan gebertirim:))))))

Kızlar hepinizi ama hepinizi çok özledim. Tekrar çok teşekkür ederim varlığınız ve desteğiniz için. Öpüyorum sizi en sulusundan:=)))iğrencim değil mi?

19 Nisan 2008 Cumartesi

^^Acımız^^

Bir aydır umutla iyileşip çıkmasını beklediğimiz sevgili kayınvalidemi kaybettik. Acımız büyük. Annnemize allahtan rahmet ve bizlere sabır diliyorum. 15 nisan dan beri zaman durdu ve herşey anlamını yitirdi.

10 Nisan 2008 Perşembe

^^Bak Burda Kim var^^

Bu kadar uzun süredir yazmayınca kelimeler ellerime dolaşıyor, aklım karışıyor. Evet biliyorum çok çok uzun zaman oldu. Herkesin aklını bulandıracak, kötüyü düşündürecek kadar uzun zaman. Ama ölüm yok ayrılık yok Allah’a şükür. Bunlar yoksa kötü bir şey de yok değil mi?


Evet yazmadım uzun süre yazamadım. Dedim ya garip bir bulut var başımda. Yazmayı bırak düşünecek hal bırakmıyor ki. Aklımdasınız her birinize uğrayıp kokunuzu çekiyorum. Yorum bırakamıyorum ama dedim ya kelimelerim düğümlü ne zamandır. Çözülecek diye bekledim ki hala bekliyordum ama muhabbetim çiçeğimin endişeli mesajını görünce anladım ki hepinizin yüreğinde aynı korku var ve ses verme zamanı. Varsın kelimeler düğümlü olsun varsın saçmalayayım ama yazayım dedim. Belki yazdıkça açılırım değil mi?


Bu kadar zamanda neler oldu kısa kısa anlatmaya başlayayım. Kayınvalidemin hastanedeki tedavisi devam ediyor. Doktorlar süreç çok iyi demesine rağmen ilaçların etkisiyle dış görünüşündeki değişiklikler bizi endişelendiriyor. Bu salı gittiğimizde kendisini tanımakta zorlandım dersem anlarsınız sanırım. Haftalardır yemek yemediği için normal olduğunu söylüyorlar ama hepimiz üzgünüz ve endişeli. Ama umudumuzu yitirmiyoruz ve dua ediyoruz. Eşim cumartesi akşamları hastanede refakatçi olarak kaldığı için ben annemlerde kalıyorum.


Hafta içi iş ve temizlik tüm zamanımı alıyor. Ayrıca sanki yeni saat uygulamasına hala alışamamış gibiyiz:) Eve varınca bir yorgunluk çöküyor nereye sızıp kalacağımızı şaşıyoruz:)

Eee ne sıkıcı bir hayata bürünmüşsün demeyin sakın. en büyük keyfim olan bahçeyle haşır neşirim ne haber. Çiçekler balkona çıktı, yeni çiçekler alındı. Hiiiçççç öyle acele yok hepsi yavaş yavaş. Arada incik boncuk aldım kendime kolye küpe yapıverdim. Pazar günüde kendime hediye aldım. Uzun süreden beri okumak istediğim iki kitabı alıverdim kendime. Biri Zülfü Livaneli Leyla’nın Evi, diğeri Ahmet Ümit Beyoğlu Rapsodisi. Ne güzel hediye seçmişim kendime değil mi?


Evet insanın yakınında hastası olunca yaptığı her şeyde kendini suçlu hissediyor. O orda yatarken acılar içinde bizim yaptığımıza bak diye geçiyor aklımdan hep. O yüzden Erkuş’a hadi şunu yapalım şuraya gidelim diyemediğim için ki diyemem de kendime oyalanacak aklımı dağıtacak yollar arıyorum.


Ne çok yazdım yahu:) Şaştım kaldım kendime. Hala performansım yerinde değil gördüğünüz gibi. Elimden geldiğince yazacağım çünkü gerçekten iyi geldi yahu :) Terapi gibi oldu valla. En kısa zamanda her birinize uğrayıp öpücük konduracağım.


Güzel haberle ve keyifli yazılarla dönmek ümidiyle sevgiyle kalın:)))))))

25 Mart 2008 Salı

^^Ben Geldim^^

Arkadaşlarım, zorunlu aradan sonra yine buradayım ve inanın kendimi çok rahat hissediyorum. Bana msj bırakan, yorumlarıyla bana destek olan ve güç veren tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Geçen pazartesinden başlayan hastane koşturmaca sı devam ediyor. Kayınvalidem hastalığının ne olduğunu bilmiyor. Gerçi o kadar kitap okuyan, tv izleyen kişinin kanser olmadığını hissetmemesi inandırıcı gelmiyor bana. Ama çok güçlü duruyor. Kemoterapinin dördüncü gününde olmasına rağmen dimdik ayakta. Vücuduna inat ayakta ki inşallah böyle devam eder. Doktorunun söylediğine göre bir haftalık kemoterapiden sonra bir hafta daha hastanede dinlenecek ve sonrasında eve çıkabilecek. Zaten en çok istediği de bu. Evine gidip saçlarını boyatmak ve yıkanmak. İnşallah hepsi olacak hayırlısıyla. Beni sorarsanız ayakta durmaya çalışıyorum. Olan olaylar, hastane süreci her şeyin arasında birde ortaya çıkan dengesiz insanlarla uğraşıyorum. Ama az kaldı biliyorum. İş yerinde olduğum zamanlarda hepinize uğradım ama yorumlarımı bırakamadım üzgünüm. Geldim artık buradayım ve hepinizin tek tek kapısını çalacağım hiç merak etmeyin anacığım:)

Bu arada kelime oyununu kaçırdım. Ama ebe sobeye yetiştim:) Sevgili Aylin beni ebelemiş. Harflerin bize neler çağrıştırdığını yazacağız sanırım. Doğru anlamış mıyım:) Ufak ufak başlayayım ozaman ben:)

A** Aşkkk kardeşim ille de aşk yani ne yapayım:)

B** Balık. Hem evdeki balıklarım sayko ve soyka hem de yediğim lezzetli balıklar geldi aklıma bu ne çelişki yarabbim.

C** Cennet Hayırrr Ferhat göçerin cennet şarkısı değil:) Şu öteki taraftaki sonsuz güzellikten bahsediyorum yahu.

Ç** Çiçek tabiî ki.

D** Deniz Onsuz asla

E** Erik Hayır aşermiyorum yaaa. Çok severim şöyle ekşi ekşi tuza batırıp yesek. Allahım ağzım sulandı susayım

F** Fatma Benim canım annem

G**Gemiler Nasıl hüzün kapladı bak içimi. Hayır gemici bir sevgilim olmadı ve ben onun

arkasından mendil sallamadım:)

Ğ** Bana bir şey anımsatmadı şekerim.

H**Hayat Ne kadar kısa ve ne garip değil mi?

I**Ispanak Çok seviyorum ne yapayım:)

İ**İstanbul aşık olduğum şehir. Ölürsem beni istanbula gömün diyorum kimse dinlemiyor. Sanırım masraftan kaçıyorlar:)

J**Jamaika Ne alaka?

K**Kalem İyi ki bulmuşlar valla. Kalem kağıt olmasaydı ne yapardım. Hala kağıda yazıp temize çekiyorum ben biliyor musunuz:)

L** Lale İki tane aldım kendime ama açmadılar ne yapayım seneye artık:)

M** Murathan Mungan Ah çok seviyorum onu okumayı. İçim sökülüyor.

N**Ne var en çok kullandığım iki kelime ne yapayım aklıma geliverdim:)

O**Olmak ya da olmamak Bugünlerde aklımda dolanıp duruyor.

Ö** Öksüz Bu harfi duyunca aklıma hep bu kelime gelir. Çok içim acır. Ne acıklı kelime.

P** Paris Görmeyi çok istiyorum

R**Rengarenk Bu kelimeyi duyunca içim kıpır kıpır oluyor. Seviyorum renkleri.

S**Adımın baş harfi Hayır benim adım Berfin değil üzgünüm bu gerçeği şimdi açıklamam

gerekiyor. Blogumun adı, berfin ismini çok sevdiğim için berfince.

Ş**Şeker Çok seviyorum şekerin her türünü.

T** Türkiye Güzel günler göreceğiz güneşli güzel günler. Hiç yitirmiyorum umudumu. Kendi çıkarları için ülkemi kaosa götürmekten çekinmeyen bu insanlar tarihe nefretle yazdıracaklar adlarını. Neyse siyaset yapmayalım lütfen.

U**Uçurtma Çocukluğumdan hatıra

Ü**Üzüm Olsa da yesek:) Hayır hamile değilim:)

V**Veda Bak işte söylerken bile içimin burkulduğu bir kelime daha. Zordur hem veda eden için hem de veda edilen için.

Y**Yatak Çok uykum var ve yorgunum.

Z**Zambak Çok istiyorum beyaz zambak almayı..

18 Mart 2008 Salı

^^Kötü Haber^^

Arkadaşlar uzun süreden beri blogumla ve sizlerle ilgilenemememin ne yazık ki kötü bir nedeni var. Kayınvalidem cumartesi fenalaşınca hastane koşturmacalarımız başladı. Kansızlık diye bildiğimiz hastalığın ne yazık ki AML yani lösemi olduğunu öğrendik. Bunu duyduktan sonra artık herşey değişti hayatımızda. Biliyorsunuz ocak ayındaki yazımda aramızdaki problemlerden ve benim konuşmama kararı almamdan bahsetmiştim. Ama artık herşeyi bir kenara bırakıp onunla ilgileniyorum. Çünkü doktor en başta morale ihtiyacı olduğunu söyledi ve yüzde yetmiş gibi yüksek bir iyileşme oranından bahsetti. Tek sıkıntımız kan tedariği. Çünkü kendisi Rh- ve bu grıptakilerden beyaz kan almamız gerekiyor. Ayrıca O Rh- kırmızı kana ihtiyacımız var. Olur ya Mersin'den birileri okur da bize yardımcı olmak ister diye buraya yazıyorum. Bu konuda yardımcı olabilecekler bana buradan ulaşabilir. Gerekirse telefon numarası veririm.
Dualarınızı eksik etmeyin. Uzun bir süre sizinle görüşemeyeceğim.
Sevgiler.

8 Mart 2008 Cumartesi

^^Kadınlar Günü^^

KADIN...


Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın
yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki ayalimdir.
boynumda taşıdığım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran

Kimi der ki çocuk doğuran

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım başım
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim
hayat arkadaşımdır.

Nazım Hikmet RAN

Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun.

18 Şubat 2008 Pazartesi

"Uzanmışım Kumsala"

Biliyorum Berfince'yi ziyaret eden kişiler bu kız kafayı mı yedi diye içlerinden geçirmişlerdir. Hava soğuk,her yer kar altında kız gitmiş bikinili hatun fotosu koymuş ortaya diyorsunuz. Ne yapayım kardeşim yapamıyorum diye hayalde mi edemezmiyim ediyorum valla.

Kendimi kumsalda şezlonga uzanmış olarak hayal ediyorum.ogghhh içim ısınıyor düşününce bile. Hatta arada abartıp" uzanmışım kumsala,güneş damlar içime "diye de şarkı tuturuyorum ne olmuş yani. Öyle uzaklarda ,bilmem ne adalarında olmamda gerekmiyor. Güzel memleketimin herhangi bir kıyısında şemsiyemin altında, sıcacık sıcacık oturabilirim. Mümkünse elimde sevdiğim bir yazarın kitabı, dalga sesleri, arada soğuk bir içecek. Aklama kadar burdayım ben ellemeyin lütfen. Yok öyle rüydan uyandırmak dokunmayın günahtır garibana:)))

Dondum kardeşim ya. Yağmur desen yok Kar desen hayatımda görmüşlüğüm yok. Gerçi yalan olmasın karsambaç yerken gördüm:)) Yani öyle ortada ayy ne güzel deyip sevineceğim bir hava olayıda yok. Kuru ayaz kardeşim sadece, elim yüzüm kurum kurum kurudu:)) Türkçemize ne güzel kelimeler ekliyorum değil mi??

Hal böyle olunca içim kıpır kıpır oldu bu şablonu görünce. Hovardanın düşkünü, beyaz giyer kış günü misali ekledim şablonu ve geçtim karşına ekranın başladım şarkımı söylemeye..

uzanmışımmm kumsalaaaa
güneşş damlarrrr içiiimeeeee
kurumuş dudaklarımdaaa unutulmuş bir besteee
yaşıyorum ahesteeeeee


ooooooo oooooooo hadi bakalım hep birlikte kızlar. Kışın soğuğu dondurmasın içimizi. Kendimize gelelim lütfen. Birazcık da olsa içimiz ısınsın bu şablon ve şarkıyla. Bir de şarkı eklyeyim ben size. Hadi bakalım. Hep birlikte söylüyoruz.

uzanmışımmm kumsalaaaaaa....:)))))))


6 Şubat 2008 Çarşamba

AŞK OLSUN

Biliyorum yine bir haftadır yokum ama kendimi affettirmek için elim dolu geldim. Malum önümüz sevgililer günü. Ben biraz erken girdim bu moda ve sizleri de yanıma katmaya kararlıyım. Bu sebeple günün anlamına uygun olarak kırmızılara büründürdüm ortalığı ve ağzında kalplerle uçuşan kuşlar serpiştirdim aralara. İçiniz açılsın hatta kalbiniz pır pır etsin diye. Affettirebildim mi kendimi:)

Gelelim yokluğunuzda neler yaptığıma:)öyle aman aman vukuatlarım olmadı. Bir tek parmağımım ucunu doğradım:)hiç anlatamam anlatırken midem kalkıyor:) Ama hala o parmak bıçağın altına nasıl girdi anlamış değilim.. Telaşa gerek yok kızlar hala yerinde duruyor. Sadece beni 3 saat kesintisiz ağlattı ve geri kalan günlerde orta parmağımda kocaman bir sargı beziyle dolaşmama neden oldu. Şimdi daha iyiyim.

Burada yokum diye sizlerden uzak kaldığımı sanmayın. Evdeki bilgisayar bozuk olunca iş yerinde ki bütün boş anlarımı sizlere uğrayarak değerlendirdim. Takipteyim anlayacağınız:)

Bu arada geçen gün çok sevindiğim bir olay oldu. Şu facebook dalgasına istemeye istemeye katılmış biri olarak ilk kez site sahibine sevgilerimi gönderdim. Çünkü üniversite yıllarında aynı evi paylaştığım, çok fazla zaman geçirdiğim ama sonrasında bir sebep yüzünden ayrı düştüğüm kız arkadaşım beni bulmuş ve msj atmış. O kadar sevindim ki anlatamam. Çok net hatırlamıyorum ama beş senedir haber alamıyorduk birbirimizden. Msn adreslerimizi verdik birbirimize dün gecede uzun uzun konuştuk. O da evlenmiş ve bana 4 saatlik uzaklıkta bir memlekete taşınmış. Israrla davet etti. Hoş ısrar etmese de eski arkadaşlarımdan birileriyle karşılaşmak beni çok mutlu edeceği için gideceğim en kısa zamanda. Ama tabi bendeki şans sadece bedevi de olduğu için buraya da gidemem ben .O zaman ne diyoruz kızlar ”hayırlısı olsun” diyoruz.

Bahtsız bedevi derken şu sabahın köründe bana post yazdıran konuya da değinelim. Şu İstanbul mu İzmir mi diye tavan yaptığım ama tavan yaptığımın iki kat hızıyla taban yaptığım konuya. Şimdi ben bu postu yazdıktan sonra doktor randevum olduğu için iş yerinde çıktım. Koca şahsı ile konuştuk telefonda. Malum sözler, git iyi olur ama yollar kötü hem hastasın iğnelerin vs-duyuldu. Annemle doktorda buluştuğumuz da haberi verdiğimde –yollarda kalıyor insanlar hem ben kötü kötü rüya gördüm. Tek başına nasıl gideceksin. Ama git iyi olur-dedi. fark ettiyseniz zaten benim karmaşık olan halimi daha da karıştırmaya çalışıyor insanlar. Tabi kafası ve ruhu ne yapacağına bir türlü karar verememiş ben iş yerine geldiğimde güzel bir haberle karşılandım. Gitmemde ısrarcı olan 2. patron,1.patronla (ben de patron dört adet anacığım)konuşunca olmaz yanıtını alıvermiş:) Başıma bir şey gelirmiş. Bu kadar erkek varken beni niye göndersinmiş ve en önemlisi benim yerime bakacak kim varmış vıdı vıdı . Gitmemi isteyen patron da benim üzüldüğümü sanmış olacak ki gelmiş yanıma ben seni yaza doğru göndereceğim merak etme diyor. Anacığım beni nasıl bir ikilemden kurtardınız diye boynuna sarılacağım nerdeyse ne üzülmesi. Sizi de boş yere meşgul etmiş oldum kusura bakmayın.

Yine dilim şişmiş benim anacığım. Şimdilik bu kadar ama çok yazacağım daha. Şimdilik hoşçakalın.. Ve aşk olsunnnn…Hep olsun, aşksız olur mu?


30 Ocak 2008 Çarşamba

"Sabah Sabah"

şimdi hayırdır bu kız sabah sabah niye yazdı diyeceksiniz:)hemen söyleyeyim.Az önce toplantıdan çıktım ve patronum İstanbul ve İzmir deki mağazaların kontrolü için beni de görevlendirmek istediğini söyledi. Sen seç nereye gideceksen dedi:) Ama ben panik hastası olarak ne yolu ,ne izmiri moduna girerek eşim var benim eşime sormam gerek diye saçma bir savuşturmayla odadan kaçıverdim:)))) Aslında harika olurdu ama yollar kar kıyamet ben zaten hastayım ee bir de panik hali olunca şu tatil fırsatını kaçırıyorum yahu:)
Erkuş beyimiz onay verdi ama o da yollardan çok korktu. Birde hastasın nasıl olacak diye beni dahada vahim bir duruma soktu. Ben ise bu durumda bile nereye gitsem acaba derdindeyim:) ne olacak 2 kaşık pasifilora yolculuğu bitirmeme yetmez mi?:))
Kızlar sizce nereye gitsem:)İstanbul'mu İzmir mi:)

29 Ocak 2008 Salı

"Geç Kalmış Doğumgünü Yazısı"


Evet canlarım gelelim şu dananın kuyruğunun koptuğu güne:) yani malum şu doğumgünü partisine. Şimdi efenim ben öyle çok sürprizler yapan öyle koca kişisini şımartan(ya bunu nerde okumuştum şu koca kişisi söylemini kimden çaldıysam kusura bakmasın ) şu hoş hatunlardan değilim. Yani bu konularda iyiydim de eskiden. Neyse es geçelim oraları şimdi. Dedimki madem ben hiç sürpriz yapmadım bir yapayım tam yapayım ve hiç unutmasın. Unutamıcak ama iyi yönde mi kötü yöndemi o tartışılır:) Plan yapmaya salı günü gibi başladım. Önce Erkuş Bey'in ailece görüştüğümüz iki arkadaşını haberdar ettim ki onlarla ortak çalışabilelim. sonrasında yemek derken davetliler ve zaman. Plan şu idi: doğumgünü 22 ocak olmasına rağmen hafta içine denk geldiği için cumartesi yapılacak, iş yerinden erken çıkamaması için iki arkadaşı onu oyalıyacak herkes saat 7'de evimizin salonunda hazır olacak.

Perşembe günü beyimizin annesi ve ablası arandı. Ablasının kayınvalideleri geleceği için gelemeyeceğini bildirdi.Sonra annesi arandı ( bu arada ben görüşmüyordum ailesi ile ama tek derdim o gün çok mutlu olmasıydı. bu sebeple ailesi yanında olursa daha mutlu olur diye düşündüm.iyi halt ettim:)))) Annemleri yardım için cumadan çağırdım. Beyimize annemlerin misafirinin geleceğini ama fırın bozuk olduğundan bizde hazırlık yapacaklarını uydurdum,inandı:)) Akşamdan içli köfteyi, börekleri ve zeytinyağlı yaprak sarmasını hazırladım. cumartesi günü annem sabahtan ev temizliği ve kalan yemeklerle, ablamda süsleme ve diğer ayrıntılarla uğraşmış. Ben de erken çıkıp gelince mezeleri hazrladım.

Saat 6 gibi beyimiz aradı. Sinirden köpürmüş. Bizim çocuklar beni bekletiyor burda, ben eve gelecem diye tutturmasın mı haydiiiii:) Bende sakinleştirmeye çalışıyorum biraz dur bak bir bildikleri vardır diye:) Maksat annesigilin de gelmesi..Hemen aradım gelin beyimiz durmuyor diye. Neyse hemen çocukları aradım ve getirin onu buraya dedim:) Tam asansöre bindiklerinde çağrı attılar ve mumlar yandı,ışıklar söndü. Ellerimizde yıldız saçanlarla kapının önünde durduk ve kapı açılınca mutlu yıllaaaarrrrrrr:) allahım yüzünü görmeniz lazımdı. Sonradan başına gelecekleri bilmeden:)) çok ama çok şaşırdı ve çok sevindi yüzünden belliydi. Hemen gözleri ışıl ışıl parlamaya başladı. Hep öyledir mutluluğu gözüne vurur,sonrası malum. Sağolsun bütün arkadaşlarımız çok güzel bir ortam yarattılar ve güldük oynadık, göbecikler attık. Ortamın gerginliğini o an eşime yansıtmamak için dişlerimi sıktım. Zaten o kadar mutluydu ki insan nasıl o anı bozar hala anlayabilmiş değilim? Neyse yendi içildi göbecikler atıldı. Resimde de gördüğünüz gibi Erkuş bey kendinden geçti. Umarım sonunda kötü şeyler yaşamış olsada bu yaşgünü hafzasında güzel izler bırakmıştır. Eğer öyle değilse o kadar emek boşa gitmiş olacak. alttaki resimdede ertesi günün sabahında ablamın yaptığı ışıklı kapıda fotoğraf çekilmediği akıllarına gelince pijamalı falan demeyip ışığı yaktılar ve geçtiler karşısına. e onlar bu ayrıntıyı atlamazda ben atlarmıyım. Ablamın tabiri ile star gate'teki resiminiz internette canlarım:)) O ellerdeki yazılarda benim aldığım süsleme paketinde çıktı:) sünnet süsüymüşte:) Canlarım yazıyı burda keseyim ben yazmak iyide okumak güç olmasın:)hergünümüz böyle güzel başlasın ama böyle bitmesin:)
Sevgiler
Dip not: Mutlu yıllar erkan yazısı benim tasarımım:) Bizim şirkette aynı zamanda marangoz bölümü var.Harflerin kalıbını bilgisayardan çıkarıp ustaya verdim. En ince tahtadan bu harfleri kesip boyayın dedim:) Çok gülüp eğlendiler ama deli deyip geçmediler yaptılar sağolsunlar.

"Öylesine"

Günlerdir düşündüğüm belki de dilediğim tek şey biraz daha umarsız biraz daha sakin olabilmek. Eğer öyle yetiştirseydim kendimi eminim her şey daha rahat ve kolay olurdu. Hayatımın her döneminde gerek iş gerek arkadaş ilişkilerinde hep sorgulayan, yargılayan ben oldum. Karşımdaki ne var bunda büyütücek dese de ben dinlemedim. Kötü müydü yaptığım bilmiyorum? Olan olayları düşünmeden nedenini niçin inini sorgulamadan kestirip atmak kendini üzmemek mi doğru olandı acaba? Eğer doğru olan bu ise ben hep yanlış yaptım desenize.

Belki de yanlış olan hep karşımdakinin yaptıklarına geçerli bir sebep bulmak ve olayın üstünü kapatıp yola devam etmekti. 1,2,3 derken bir baktım ki karşımdaki bunu alışkanlık haline getirmiş. Belki de nasıl olsa her şey unutulup gidiyor nasıl olsa hep yola devam ediliyor diye daha da pervasız daha da saygısız davranıyor. Artık insanlar iyiliğe iyilikle karşılık vermiyor anladım. İstediğin kadar iyi ve yapıcı ol karşılığı sana kötü dönüyor. Bu sadece anlattığım olayla alakalı değil hayatımın geneliyle alakalı. Yaşadığım olayda zaten işler çığrından çıktı. Ben düşündükçe derine indikçe olaylar çoğalıyor daha yeniler ortaya çıkıyor. Güvenim, inancım azalıyor. Ama merak etmeyin ben daha nelerini gördüm:))yıkılmadım ayaktayım:))Daha çok düşünüyor daha çok sorguluyorum. Ve hala bir şeyler katıyorum kendime. Her şeyi kazıyorum beynime ki unutmayayım. İyiyi de kötüyüde…

6 Ocak 2008 Pazar

"Yılbaşı"

Niyetim bu kadar bekletmek değildi sizi ama bir önceki yazımda da bildirdiğim gibi daha yeni yılın tadına varamadan beni karşılayan yoğun işler nedeniyle bu kadar geç kaldım. Geç olsun güç olmasın dediğinizi duyar gibiyim. Bu yılbaşı değişiklik yaparak ailece dışarıda kutlamaya karar verdik. Annem, ablam, kuzen ve kız arkadaşı bir de en yakın arkadaşımız ve eşi grup oluşturduk ve eğlenebileceğimiz bir yer ayarladık. Saat sekiz gibi ancak toparlandık ki ben ve eşim saat 7 lere kadar çalıştık ogünde. Şu özel sektörün gözü kör olsun dayayamadık sırtımızı şöyle devlet babaya:) Aman memur mu olacam diye diye geldik şu duruma:) Neyse iş konuşmayayım yine ben.Saat sekizde buluşup mekana gittik. Güzel bir yerden ayırttığımızı sandığımız yerimizin aslında çokta güzel olmadığını ilerleyen vakitlerde anladık(kalorifer sandığımız şey aslında kendini bile ısıtmaktan aciz bir makine imiş:))) Ne ise tek problem üşümemizdi ki sadece oynamayıp oturduğumuz zaman anladık bunu:) Hoş mekandan önce insanlar önemli olduğu için kendi aramızda çokça eğlendik. Dilerim 2008 bize bol keyifli günler getirir. Tabiki hayatta hep güzellikler olacak değil ya güçlüklerde olacak. Ama aşılması kolay güçlükler getirsin olmaz mı?:) ,
2008 de blogum içinde bir güzellik düşündüm ve 2008 şerefine resimlerimizi ekledim:) Artık tanışalım değil mi ama? Eller havaya modunda çekilmişiz hep şu halimize baksanıza:) Kırmızı kazaklı canım annem. Beyaz gömlekli Erkuş beyimiz ve karşısındaki biricik baldızı:) ((Yani benim de birtanecik ablam:))) Veeee kahverengil,i canım şu ellerini kaldırmış olan varya o da bendeniz arkadaşınız:) Tanıştığımıza memnun oldum efem:))) Ayyy utandım yahu:) Şu erkuş beyimizin elinde gördüğünüz büyük boy rakı şişesini ablam ve kendisi bitirdi . Valla bitirdiler ve sarhoşlarda olmadılar:) Diğer arkadaşlarımızın, kuzenim ve kız arkadaşının resimlerini ekleyemedim ki izinlerini almam gerekiyor. Onlarıda bir ara sizlerle tanıştırırım. İşte böyle arkadaşlar bir yılbaşınıda böyle geçirmiş olduk . Darısı nice nice yıllara hep böyle gülerek ve eller havaya modunda inşallah...Bu da benim 2008 sürprizim olsun sizlere:) resimler canım:) Beni bekledğinize değmiştir umarım.
İyi bakın kendinize.

3 Ocak 2008 Perşembe

"Bir Süre Yokum"

Kızlar yeni yıldan harika dönecek ne güzel yazılar yazacaktım size ama:( Ama olamadı işte. İşyerinde beni bekleyen işler yüzünden gece mesailerine kalıyorum ve başımı kaşıyacak vakit bulamıyorum. yorumlarınıza bile daha bugün cevap yazabildim ve iki dakikalık şu arada size durum bildirimi yapayım dedim ki merak eden vardır diye:) Merak ettiniz mi doğru söyeleyin:) Hepinizi çok özledim ve tabiki kendi blogumuda. Ama dediğim gibi yılsonu kapanışı, devir işlemleri ve açılış işlemleri var. Yoğunluk had safhada. Bu sebeple bir süreliğine daha bensiz kalacaksınız. Özleyin beni olur mu? Hepinizi sevgiyle kucaklıyor ve öpüyorum.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails