Kelime Oyunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kelime Oyunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mart 2008 Çarşamba

^^Kelime Oyunu-Hazırlık^^

Hazırlan kalbim, şimdi gitme vakti

Bırak tutunduğun dalı, gör kanayan yerlerini

Avutma kendini biraz daha diyerek,

Şimdi sarma zamanı yaralarını…

Harabeydim sen karşıma çıktığında. Enkazlar arasında, toz duman içinde öyle bakıyordum hayatın soluk ve korkunç yüzüne. Aşktan değil savaştan çıkmıştım. Her yanımda yaralar, kanayan yerlerime bakıp ağlıyordum. Aşk diyerek kendime yaptıklarıma inanamamıştın anlattığımda. Sonra enkazın arasından tutup ellerimi, çıkarmıştın aydınlığa. Silerek tüm geçmişin izlerini, başlamıştı yüreğim yeniden aşk hazırlıklarına. Ne oldu sonra?

Yanıldım, aldandım. Yenildim, azaldım, hırpalandım. Düştüm, kalkamadım. Yine yeniden.

Enkazın arasından almıştın beni ama sen yeni bir enkaz yarattın. Şimdi susuyorsam ve kesiyorsam kelimelerin dilini tam burada, sanma ki yok anlatacaklarımın daha fazlası. artık bir tek kalbim anlar beni. Ondan susmalarım.

Hazırlan kalbim şimdi gitme vakti.

6 Mart 2008 Perşembe

^^Duvar^^

Yağmur yağıyordu, anki gökyüzü yağmurla yeryüzüne iniyordu. Islanmıştım,ama ne fark eder ki sana geliyorum değmez mi? İlk kez sen beni çağırmıştın her zamanki çay bahçesine. Bir aydır çektiğim sıkıntılar boşa çıkmıştı işte. Hareketlerinden beni artık eski kadar sevmediğini düşünmüş,günleri zehir gibi içmiştim. İşte çağırdın ya,beni bitti hepsi..

İşte oradasın, nefes almaya başladım yine. Yaşam, senin adın. Ben sen varken yaşıyorum sadece. Öyle olmasa sensizken de nefes alırım, sensizde dolaşır damarlarımda kanım.

Kafanı cama çevirmiş yağmuru izlerken öyle umarsız, gözlerini kırpıyorsun ya, her bir kirpik ok, ciğerime saplanıyor, sen bilmiyorsun. Usulca yaklaşıp omzuna dokundum, kafanı çevirdin, gözlerin ah o gözlerin, her bakış kurşun delip geçiyor yüreğimi, sen görmüyorsun.

Oturdum karşına, ellerini aradı gözlerim. Ellerin olmazsa ısınamaz ki buz tutmuş bedenim. Yok ellerin, saklanmış gibi. Ya gözlerin gözlerin neden masadaki nesnelerde geziyor. Ben buradayım karşında baksana bana, tutsana ellerimi. Titredi vücudum, kemiklerim sızladı, g özlerim renklerini kaybetti. Defalarca çınladı beynimde “bir şey var”.

“Konuş, anlat neler oluyor. At sırtındaki yükü, ezilme altında, kıyamam”

“Olmuyor. Bitsin. Ayrılalım” dedin. Bir silah gibi dayadın kelimeleri şakağıma. Ahhh çek tetiği, canım çok acıyor. Susuyorum, beynimin duvarına çarpıp paramparça oluyor kelimelerim. Ruhuma saplanıyor her bir parçası. Ruhumun derinliklerinde, en ücrasında yüreğimin, çınlıyor kelimeler. Yapma, yapamazsın. Sen benim elim ayağım, sen benim aldığım nefes. Sensiz nasıl yaşanır bilmiyorum ki ben. Gidemezsin, böyle bitiremezsin. Bu ömür sana harcanmışken, üstüme basıp geçemezsin. Ahhh beynimin duvarları yıkılın, yıkılın ki parçalanmasın kelimelerim, akıp gitsin ses olsun yare. Duvarlar, duvarlar yıkılın ki konuşayım.

Sustum. Sonra kaldırmadan başımı:

“Mutsuzluğumdan doğacaksa senin mutluluğun, razıyım tüm doğum sancılarına. Mutluluğum yoluna feda”

Kalktım. Geleceğimi, geçmişimi, ruhumu, yüreğimi yaktım ayaklarının ucunda. Sen görmedin…

27 Şubat 2008 Çarşamba

^^Kelime Oyunu-Bahar^^


O beni bir bahar akşamı terk edip gitti

Ne o geri geldi, ne bu ömür bitti


Eski taş plaktan süzülen Zeki Müren sesi eşliğinde mis gibi bahar havasını çekti içine. Elindeki kaleme ve kucağındaki kağıda bakarken, ayrılık bahara hiç yakışmıyor diye söylendi. Bahar kelimesini geçtiği yerde hüzün, ayrılık, terk ediliş olmamalı diye geçirdi içinden. Bir yazı yazmalıydı içinde baharları, cemreleri e olursa bir de çileği barındıran. Peki ayrılık yakışmıyorsa bu sözcüklerin yanına neden di bu fondaki parça.

Kardeşim içinde bahar kelimesi var ya dedi içsesi. Gülümsedi iç sesiyle konuşurken ve ona fazla kulak asmadan iki satırda olsa bir şeyler yazayım dedi. Aldı yeniden kalemi eline ve karaladı iki satır:

Bahardı ya da bahar olmalıydı seni ilk gördüğüm. Yoksa öyle kokar mıydı limon çiçekleri, öyle sakin durur muydu deniz, kuşlar kalır mıydı bu kadar gökyüzünde. Ya kalbim vurur muydu kendini göğsümün duvarına böyle hızlıca.

Evet evet bahardı cemreler düşerken, toprak uyanırken, sular durulurken görmüştüm seni.

Sen ömrümün baharı, sen dudağımdaki çilek tadı, iyi ki görmüşüm, iyi ki sevmişim seni.


****İki satırda olsa katılmasam olmazdı bu oyuna. Ve tabiki fondaki müziği size dinletmedende olmazdı:) Zeki Müren seviyorsunuzdur umarım.



20 Şubat 2008 Çarşamba

"Ayna "



Yaprak olup dökülüyorum şimdi yalnızlığın bahçesine. Üstüme basıp geçerken yıllar,duyulan cılız bir yaprak hışırtısı. Ellerimde karalar, yüreğimi siyaha boyuyorum yokluğunda. Aynalara soruyorum yüzümü. Gözlerine alışık yüzümün yansıması, aynada göstermiyor kendini. Gözlerini arıyorum, gözlerin hani?

Karmaşık, kopuk, anlamsız, berbat, çürük kokulu cümleler geliyor dilimin ucuna. Dilimin kemiği oluyor yokluğunda. Susuyor, konuşamıyorum. Sesinin duvarına çarpmayan sesimin karşılığının olmadığını hatırlıyorum. Sesini arıyorum, sesin hani?

Yaralarım sızlıyor sonra. Sensiz günlerde tenimde açan yaralarım kanıyor. Saramıyorum yokluğunda. Ellerini arıyorum, ellerin hani?

Ve yüzümü göstermeyen aynalara, dilimin kemiğine, yüreğimin siyahına, kanayan yaralarıma inat, seni arıyorum. Varlığın hani?

****kelime oyunumuzun yeni kelimesi "ayna"... Bu sefer iki yazı yazdım.aslında asıl yazdığım bu değildi. Bunu sonradan yazdım ama nedense bunu önce ekledim. Bu arada ayna deyince aklıma feridun düzağaç "cumaartesi geldi" ya da bu yazı yüzünden geldi bilmiyorum. Onu da eklemeden edemedim...

***************************************
Bakışların gittiğin yerden uzak
Yoksa gelirdim
'Sensiz anlamsızlığımı anladım, dön v.s.' demek için

Bugün burda cumartesi,
Ben senin saçlarını, suçlar bakışlarını
Geveze susuşlarını bile özledim

Ayrılık bu söyle sende farklı mı zaman?
Aynı soğuk.. Aynı hazan

Bugün orda da Cumartesi mi
Sen de beni, 'benim kadar' özledin mi
'Aynalardan kaçarken özlenmeyi beklemek'
Ne kadar acı, ne kadar komik
..Ve bana ait değil mi?
Gülme!
İncinirim


8 Şubat 2008 Cuma

"Kelime Oyunu"


Hava güneşli ve gökyüzü masmavi. Bahar kaçkını bir gün. Pencereden dışarıyı seyrediyorum. Bir kuş konuyor pencere kenarına. Yerinde bir o yana bir bu yana sekiyor, işveli işveli şakıyor ve kanatlarını açarak uçup gidiyor. Ardından bakarken ruhumu ele geçiren ve beynimde binlerce kez çınlayan bir sözcük beliriyor. Özgürlük...


Neden benimde kanatlarım yok diye geçiriyorum aklımdan bu cümleyi kuran ilk kişiymişim gibi. Benim de kanatlarım olsa, bu kuş gibi uçup gitsem. Masmavi gökyüzünde süzülsem, dağlar denizler geçsem.


Sonra düşünüyorum, kuşlar da dert çeker mi? Onlarında yetişmesi gereken bir işi, bakmak zorunda oldukları çocukları, sorumlu oldukları anneleri babaları var mıdır? Yoksa hayat onlar için uçmaktan ibaret mi?

Gözlerimi kapıyorum sonra kollarım kanatlarım oluyor. Uçuyorum, dertsiz ve tasasız. Kanat çırptıkça yükseliyorum, yükseldikçe hafifliyorum. Bedenim yük değil bana artık. Hafiflik duygusu bütün bedenimi sarıyor. “Özgürüm, kırdım ruhumun zincirlerini, dağlar, denizler, insanlar, yer, gök bir kuş gibi özgürüm ben” diye bağırıyorum.

Bir sesle irkiliyorum. Gözlerimi açıp kendime geliyorum. Kapı çalıyor. Tekerlekli sandalyemi kapıya doğru sürerken sözcükler diziliyor zihnimde.

Özgürlük için kuş olmak gerekmiyor. Özgürlük benim içimde, ruhumda ve beynimde. Özgülük, benim adım…

...........................................................................................................................................................................
...........................................................................................................................................................................

Sevgili incegül'ün blogunda rastladım ilk kelime oyununa. Sonra buradan detaylara ulaştım.Kelimeler her insanda ayrı anlam buluyor bu oyunla daha iyi anladım. Sonunda bende katılayım birşeyler yazayım istedim. Bu oyun hem beyni hem de ruhu yokluyor. Çok kayda değer yazılar çıkarmasamda hoşuma gitti:) Hoşuna gideceğini düşünenler buyursun gelsin. Ve kelimeyi armağan eden arkaşımız tütü'ye de sevgiler...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails