30 Aralık 2007 Pazar

"Hoşgedin 2008"

Koskoca bir yıl daha geçti. Ne zaman farkına vardım zamanın bu kadar hızlı geçtiğine bilmiyorum. Ama bu yılın da çok hızlı geçtiğini biliyorum. Ailemde hayatımda acı kayıplarım ve kötü anılarım olmadı şükürler olsun. Bu yıl iyi geçti diyebilirim yani. Bu yıl içinde çok fazla bir şey istemiyorum. Sevdiklerimin yanımda olacağı, sağlıklı ve huzurlu bir yıl diliyorum. sadece kendim için değil canım hepimiz için. Bu yıl dışarıda kutlamaya karar verdik. Olan biteni en kısa zamanda anlatırım.
Hepinizin yeni yılını kutluyorum ve yeni yılın yüreğinizden geçen herşeyi ama herşeyi kapınıza getirmesini diliyorum. Ve tabiki hep birlikte olmayı. Hepinizi öpüyorum ve can dündar yazısıyla başbaşa bırakıyorum. Buda benim sizlere yeni yıl hediyem:) İyi düşünün bakalım:))





İYİ DÜŞÜNÜN.

Bu yıIınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şeye"e
bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine..... Acele edin....
Er veya geç... Çimenler yayılacak üzerinize...
Can Dündar

29 Aralık 2007 Cumartesi

"Muhteşem Kaldırımlar"

Arkadaşlar fazla söze gerek var mı bilmiyorum. Allahım yeteneği bol bol vermiş bazı insanlara:) Kağıtlar yetmemiş de dağa taşa çizmiş resmi. Bende de böyle yetenek olsa herşeyin üzerine resim yapardım valla yalan yok:) Ama bu arkadaş çok iyi gerçekten. Tablo gibi kaldırımlar yapmış. Çizimden midir yok sa fotoğraftan mı üç boyutlu gibi resimler ve gerçek gibiler. Ben gördüm beğendim ve hatta istiyorum yahu:) Ne var çok şey mi istiyorum:) Şu ilk baştaki bebeğin oturduğu yerde oturup fotoğraf çektireyim bari:)))) Oda mı olmaz? Olmazsa olmasın ben orada fotoğraf çekilmek istiyorum:)) Ya siz, sizin fon hangisi olsun:
(canımgrubum.com'dan)

26 Aralık 2007 Çarşamba

"Takılı Kaldım"


Evet resimden de anlayacağınız gibi bu kez farklı bir tarzda takılıyım. Hep duygusal müziklerde takılacak halimiz yok ya. Zaten almış başını gidiyor miskinliğimiz. Ben üzerime düşeni yapayım canlarım. Kalkın bakalım yüzünüze şöyle buz gibi bir su tutun. Sonracığıma püsküllü, zilli ya da ses çıkaracak ne varsa bağlayın belinize. Varsa ellerinize iki adet zil alın döktüreceğiz kızlar. Eteğimizdeki taşlar, içimizdeki kurtlar ne varsa dökülecek haydi yallah. Hay lili lili l ili li lili. Allahhhh yandan yandan, çatlasın düşmanlar.

Kızlar valla yazarken oynadım yahu:) Fatih Ürek kardeşimizin şu meşhur hade hade hadeeee parçasını bilmeyen yok sanırım. Bir dönem hareketli müziğinden dolayı bende dinledim ama ne yalan söyleyeyim öyle içimi kıpırdatmadı. Ya da bunun gibi içimdeki kurtları oynatmadı. Bu parçanın orijinal haliymiş. Giorgos kardeşimiz hem coşmuş hem de coşturmuş. Bu parçayı keşfettim keşfedeli evde, işte dinler oldum. Ama işyerinde yalnız dinlemeye özen gösteriyorum ki parça başlar başlamaz bende omuz başları oynuyor, kafa sağa sola gidip geliyor. Evdeyken problem yok. Parça başladığı vakit allahhhh ben elimdeki işi bırakıp başlıyorum oynamaya. Ama işte mümkün değil ki bu durum. İçimden geçmiyor değil şöyle kalkıp bilgisayarın başından ofisin ortasına geçip eller havaya yaparaktan göbecikler atmak. Hali vaziyeti gözünüzde canlandırın arkadaşlar:) Bir de bu vaziyetteyken içeriye giren patron ya da elemanın yüz ifadesini de canlandırın olur mu?:)

Tamam konuyu dağıtmak yok. Şimdi benim belimde bol püsküllü bir şal var. Sizlerde geçin şöyle karşıma ve basın play düğmesine( evde yalnız olduğunuzdan emin olun). Attırıverin göbecikleri. Hay maşallah. Hay lili li liiiii duke duke dukeeeeeeee( ne demekse)

Hoşçakalın ve öpüldünüz


25 Aralık 2007 Salı

BAYRAMDÖNÜŞÜ

Bir bayramı da hayırlısıyla geçirdik kazasız belasız. Üzerimizdeki tatil sersemliği henüz geçmiş değil sayfalardan belli:) Şöyle bir silkelenmek gerek farkında herkes sanırım ama elden gelmiyor:) Bayram da bırak dinlemeyi sanki daha da yoruldum ben. Var mı aranızda aynı durumda olan. Varsa ses versin lütfen:) Hal böyle olunca haftanın ilk günü akşam sekizden uyuvermişim ben. Halbuki nasıl özledim her birinizi. Şöyle bir göz attım herkese merak etmeyin. Sabah sabah aldım güzel haberimi de:) Sevgili kakaolu yepisyeni bir hamiş olarak dönmüş bayramdan:) Çok sevindim valla. Duymayanlara da ben duyurmuş olayım. Bak yine karguş burguş yazı yazıyorum. Bir ordan bir ordan alıyorum cümleleri. Arkadaşlar inanın atamadım üzerimden semeliği:)Alttan alın azıcık ne olur ki? Tamam şimdi bayramımızı kısa özet şeklinde geçivereyim sizlere.

Arife günü saat iki2ye kadar işyerindeydim. İşten çıkar çıkmaz eve koşup göstermelik bir bayram temizliği yaptım:) Akşam ablam geldi. Ben yine coştum ve harika bir sofra hazırladım. Hepimiz yorgun olunca bir de üzerine o kadar yemek yiyince üzüm tanesi gibi döküldük her bir yana:) Herkes bir yatağa attı kendini ve atış o atış uyuverdi.

Sabah saat yedi gibi kalkıp güzel bir kahvaltı yaptık ve kurbanımızı kesmeye gittik. Koyunumuzu aldığımız yerde kesim yapıldığı için herkes sıraya girmişti. Orda o koyunların halini görünce sevap mı kazanıyoruz yoksa günah mı işliyoruz diye düşünmeden edemedim. Ben bakamadım zaten hiç birine. Vicdanım sızlamadı desem yalan söylemiş olurum. Neyse Allah kabul etsin herkesin kurbanını. Kesim işi bittikten sonra direk annemlere geçtik. Dağıtma işlemini de bitirdikten sonra üzerimizi giyinip kayınvalidemlerden başlamak üzere bayramlaşma faslına geçtik.

İkinci gün akşamı teyzem kadar sevdiğim komşumuzun oğlunun düğününe katıldık. Bol bol oynayıp kurtlarımızı döktük.

Üçüncü gün sabah tıpış tıpış işyerine geldim ve öğlene kadar çalıştım. Eşim de çalıştığı için fazla zorlanmadım. İşyerinden de direk annemlere geçtim ve akşama kadar orada kaldım. Akşam Erkuş2un arkadaşına yemeğe gideceğimiz için eve geçip hazırlık yaptım. Mevsim salatası, ezme ve yoğurtlu kırmızıbiber hazırladım. Resimleri çekemedim çünkü zaman çok kısıtlıydıJ Başka zamana artık. Erkuş’un arkadaşı karısından daha becerikli. Harika yemekler yapıyor. Hal böyle olunca bize hiçbir şey elletmedi. Hoş zaten eşi bir şeyi elleme taraftarı değildiJ Dedikodu yapmayayım şimdi şurada ama bu kadar olmaz yani. Bu cümleden anlayın artık. Neyse etler için harika bir sos hazırladı ve etler mükemmel oldu. Mutlaka deneyin. Sarımsak, biber salçası, kimyon, karabiber, kekik ve acı biberi havanda iyice ezdi. Üzerine süt ekledi ve etleri bu sosta bekletti. En az yarım saat olmalıymış ama ne kadar uzun beklerse o kadar iyi olurmuş. Erkuş ve arkadaşı birde yemeğin yanında iki kadeh bir şeyler içelim deyince iş değişti ve orada kaldık.

Sabahta kahvaltıdan sonra Adana’ya gezmeye gittik. Alışveriş merkezlerini gezdik. Her yer ışıl ışıl o kadar güzeldi ki bayıldım. Akşam da beraber yemek yiyip evlerimize dağıldık.

Şimdi özetten de anlayacağınız gibi buna tatil denir mi? Ben çalışırken hiç bu kadar gezmiyorum ki:) İşten evime gidiyorum. Şaka bir yana her günümüz böyle koşuşturma ve bayram tadında geçer inşallah. Nice nice bayramlar görürüz sevdiklerimizle birlikte. Özet dedim ama yine abarttım sanırım. Tamam durdurdum kendimi. Hoşçakalın ve öpüldünüz.

22 Aralık 2007 Cumartesi

17 Aralık 2007 Pazartesi

"Ben Geldim"


Hastalıktan harap ve bitap düşmüş biri olarak yeniden karşınızdayım. Tamam çok hoş görünmüyor olabilirim -kırmızı bir burun, kırmızı iki göz, çatlak dudaklar-ama geldim ya siz ona bakın. Bir kez daha anladım ki şu grip illeti yapıştı mı insanın yakasına, düşürene aşk olsun-ay hep olsun aşk, ben bu kelimeyi çok severim- Hal böyle olunca sıcacık bir yatak ve uyku bürüyor insanın gözünüJ Neylersin ki şu bayram ağzı bana git deseler gidemem çünkü iş almış başını gidiyor. Daha çok çalışmalı ve her şeyi iyi organize etmeliyim ki bayramda buyurun gelin denmesinJ Zaten gözümü dikmişim 4 günlük bayram tatiline gazlayıp duruyorum kendimiJ

Neyse işten güçten bahsetmeyeyim şimdi, görüşmeyeli neler yaptım anlatayım. Biliyorsunuz Çarşamba günü doğum günümdü ve hastalığımın ilk günüJ Sabah sabah baş ağrısı, hapşırık ve öksürükle uğraşırken kapım çaldı ve elinde bir buket çiçekle içeriye adamın biri girdiJ E tabi ben şaşırdım kaldım. Şaşkınlık geçince adamdan çiçeği alıp teşekkürle gönderdim. Ama tahmin edemiyorum tabi kim diyeJ Kartı bir açtım bizim romantik aşık biricik kocamJ Hiç yapmadığından değil şaşırmam, sevmez öyle işyerine çiçek yollamayı falan. Eve gittiğimde bulurum hep çiçeğimi. İşyerine göndermek benim işimdir. Utanacağını bile bile çelenk büyüklüğünde buketler göndermişimdir hepJ Sanırım o da bu kez de ben onu utandırayım dedi ve yolladı. Evet biz öyle orta yerde çiçekler gönderen bundan keyif alan bir aile değiliz ne yapalım. Evimizde sadece kendimizin gördüğü sürprizlerle ve güzelliklerle daha mutlu oluyoruz. Bunu da niye söyledim hemen anlatayım. Annemlerin mahallesinde bir aile var. Öyle eşlerinin aldıkları iğneyi bile süsleye süsleye anlatan bunu dünyada sadece kendi eşleri yaparmış gibi gösteren insanlar var ve biz onlardan gıcık kapıyoruz. E hal böyleyken kocamda bana çiçek yollamış diye ortalarda gerinmenin manası yok değil mi? Neyse çiçek benim keyfimi yerine getirmeyi başardı ama ne yalan söyleyeyim. Hal böyle olunca doğum gününü duymayan kalmadı işyerinde. Akşamda arkadaşlar pasta almışlar ve küçük çapta bir doğum günü kutlaması yaptılar. Eve gidince gündüz ayakta durmak için harcadığım enerjim tamamen bitti ve ben kendimi yatağa atıverdim. Ama eşimin harika sofrası ile yeniden hayat buldumJ Yemek yendi hediyeler alındı ve bol bol şımarıklık yapıldı. Sonrasında hemencecik ilaç alınıp uyunduJ

Cumartesi günüde annem ablamla yemeğe çıktık. Güzelce yemekler yenildi, hediyeler alındıJ Çıkışta anneciğime gittik. Erkuş ablamı da kandırıp bir rakı sofrası kurdu. Ablamla ikisi içkilerini içerken biz de annemle kestaneli yaş pastamızı yedik. Tabi bu arada yanan odun sobasının sıcaklığını söylemeden geçemeyeceğim. Anneciğim ısrarla klimayı kullanmamaktan yana. Makine duvarda asılı değilmiş gibi davranıyorJ Buna en çokta ben seviniyorumJ Neyse sobanın sıcaklığıyla uyuyup kalmışım ben erkenden. Sabah erkenden kalkıp, Erkuş’la kahvaltılık almaya gittik. Sıcacık pidelerle birlikte eve geldiğimizde bizimkiler kahvaltıyı hazırlamışlardı bile. Deli gibi yemek yedikten sonra kahvelerimizi de içtik ve Erkuş’umla gitmek için hazırlandık Malum bayram alışverişi yapılacak, kurbanlık bakılacak.

Önce kurbanlık işini hallettik. Birkaç yer gezdikten sonra malum kokudan benim içim dışıma çıkmadan bir tane beğenip el sıkıştık. Üzerine sprey kırmızı boyayla adlarımızın baş harflerini yazdırdık. Koyuncuk çok komik oldu ama ne yaparsın işte. Kurbanlığımızı da hallettikten sonra Erkuş’uma bayramlık almaya çıktık. Aslında çok komik oluyor bu yaştaki adamların bayramlık almaya çıkması ama ne yaparsın annemin suçuJ Bizi böyle alıştırdı her bayram yeni bir şey mutlaka alınırdı. Ben de bu geleneği devam ettiriyorum tek fark Erkuş’u da bu işe katarak. Uzun zamandır almak istediğim kıyafetleri kendisine gösterdim tarzı kendi de beğenice rengi seçti ve denedi tam da benim düşündüğüm gibi harika oldu yakışıklı kocam. Ben daha önceden yaptığım için alışverişimi yani bayramlıklarımı aldığım için canımın işini bitirip bir de yemeğimizi yiyip özlediğimiz evimize geldikJ

Önce çiçeklerim sulandı, sonra ortalık toplandı ve sizlerin güzel yorumlarınıza cevaplar yazılıp sıcacık yatakla buluşulduJ Dilim mi şişmiş yoksa arayı mı kapatmaya çalıştım çok anlamadım. Ama yazdıkça yazasım geliyor beni durduracak kimse yok. O yüzden ben kendimi durduruyorum hepinizi öpüyorum ve hoşça kalın diyorum.

14 Aralık 2007 Cuma

"Hastalık Geldi Hanım"

Kapıma hızlı hızlı vuran hastalık beni dinlemedi kapıyı kırdı girdi içeri. Hastalık geldi hanııımmmm diye bağıra bağıra hem de. Dün doğumgünümdü ve ben hastaydım kardeşim. Erkuş'un bütün planları suya düştü ki en çok ona üzüldüm. Yemeği bile eve istedim. Evde yemek yedikten sonra ilaç alıp yattım uyudum. Ama gerçekten kötüydüm yoksa mutlaka planına uyardım. Sanki biri elinde balyoz bütün kemiklerimi kırmak için vurup duruyordu. Bir ara çığlık atasım geldi. Şimdi ayaktayım işe geldim ama birde bana sorun. Artık çalışmak istemiyorum ben yaa. Evimin kadını çocuklarımın anası olmak istiyorum. Hangi çocuk mu? Valla ben de bilmiyorum. Neyse sanırım hastalıktan saçmalıyorum. Canlarım ben hastayım haberiniz ola. Zaten bunu haber vermek için yazdım. Ses soluk çıkmayabilir diye. Beni merak edin, özleyin tamammı?

12 Aralık 2007 Çarşamba

"Yine mi?"


Başlıktan da anlayacağınız gibi yine mi diyeceğiniz bir yazı yazıyorum. Konu mu? Tabiki mutfak:) Aman gözünüzü seveyim öye beceri marifet falan demeyin çünkü ben şu halimden gıcık kapmaya başladım:) İşyerinde gün boyu kurduğum dinlenme, yazı yazma ya da kitap okuma hayallerim evin kapısından girer girmez uçup gidiyor. Ve beynim, ruhum tek bir konuya kitleniyor yemek:) Artık benim bu halim aptallıktan başka birşey değil arkidişler. Bilin bakalım şu sevgili canımız ne istedi. Önce mantı ve devamında çiğ börek. Evet evet yanlış duymadınız biz istedikmi öyle tek çeşitle yetinmeyiz aaa lütfen yani. Ya ben çok yorgunum aslında ayrıca sanki üşüttüm ve hastalık kapıma hızlı hızlı vuruyor ama benim gözüm hala mutfakta. Yorgunluğumamı yanayım, yakında edineceğim kilolara mı yanayım yoksa şu zavallı beynimin yakında yemekten başka birşey için kendini yormayacağına mı yanayım. Sizce hangisi dostlar?

10 Aralık 2007 Pazartesi

"Mutfaktayım"


Koskoca dört gündür ortalarda yokum. Çok uzun geldi yahu. Gelir gelmez kendi sayfamdan önce sizlerin sayfalarına koştum. Sevindim, şaşırdım, mutlu oldum. Her sayfada hissettiği ortak duygu özlemdi. Hepinizi özlemişim yahu:) Niye yazamadım derseniz hafta sonu annamelerde kalıdğmız için bilgisayara oturamadım hiç. Halbuki yazmam anlatmam gereken o kadar çok şey varki. Parayla değil anam sırayla:) Şidilik mutfaktan başlayalım ne dersiniz. Bugün bana ne oldu anlayamadım. Mutfağa bir girdim sapıttım resmen. Sabah giderken kuru fasulye ısladım akşam geldiğimde onu yaparım yeter dedim ama yetmedi:) Güveçte kuru fasulye, tavuklu uyduruk bir yemek ve börek. Biliyorsunuz tek problemimiz benim ölçü nedir bilmemem o yüzden sadece üstünkörü anlatabiliyorum yemeklerin yapılışlarını.
Mesela güvece yağ koydum,sonra göz kararı biber salçasını ve üzerine önceden haşladığım fasulyeyi koydum. Bunlar kavrulunca üzerine et suyu ve haşlanmış ve parçalara ayrılmış eti ekledim. Güvecin ağzını folyo ile kapatıp fırını verdim:)mis gibi fırında kuru fasülye oldu.
E fırını yakmışken hiç börek pişirmeden olurmu. Hadi bakalım dolaptaki yufkayı ve milföy'ü çıkarıp saralım dedik. Onuda attık fırına. Dur canım daha bitermi.
Saklama kabında bekleyen haşlanmış tavuğumuzu öyle sade yiyeceğimiz yok. Şuradaki domatesler de yumuşamış mı ne. Ne yapsak? Hemen tavaya birazcık sıvıyağ koyalım. İçerisine bolca ketçap ve birazcık domates salçası üzerine küçük küçük doğranmış domatesleri atalım. Üzerinede tiftiklediğimiz tavuk parçlarını ekleyelim. Bir adet sarmısak, kimyon ve karabiber. Tamam buda uyduruk bir tavuk yemeği arkadaşlar ama bunun resmi yarın çekilecek:) Erkuş yemekleri görünce bunları kim yiyecek diye sordu ama:) Artık bir iki gün mutfağa girmem sanırım:) Dostlar mutfaktan seslendim bugün sizlere. Kendinize iyi bakın olurmu anacığım.

6 Aralık 2007 Perşembe

"Takılı Kaldım"

Takılı kaldım başlığı altında bir kategori açmak gerekiyor artık. Sıkça takılıp kaldığımdan sanırım bu düşüncem:) Geçen akşam adına Volkan Konak dediğimiz güzelliğe denk geldim televizyonda. Uzun zaman olmuştu dinlemeyeli hem kendisini hemde takıldığım bu şarkıyı. Kendisini dinlemekten çok keyif alırım. Yüzü , gülüşü gelir gözlerimin önüne dinlerken. Sesini dinlerken aynı zamanda kendini seyrediyormuş gibi olurum:) Bundan sanırım aldığım zevk ikiye katlanır. Ayrıca kendisi şarkı söylemekle yetinmez şiir de okur. Şiir sever olarak her önüne gelenin şiir okumasına gıcık olurum ama Volkan abim o kadar güzel okuyor ki kızamıyorum:) Kendisi duruşuyla, sosyal konularda gösterdiği hassasiyetle, yazdıkları ve yorumuyla sanatçı sıfatını başarıyla taşıyor. Bu benim şahsi fikrim tabiki, katılmak zorunda değilsiniz:) Seviyorum seni Volkan abii,saygılar:)
Bu arada sizler için de bir güzellik düşündüm dostlar. Şimdi ben takılıyorum ve bunu sizlerle paylaşıyorum, şarkıyı hatırlatıyor sözlerini yazıyorum. Yani iyice iştahınızı açıyorum değil mi? Sizde belki takılıyorsunuz şarkılara ama elinizin altında olmuyor ve basıyorsunuz küfürü. Ben de dedimki yeter kulaklarımın çınladığı. Şu takıldığım parçaları yazıya iliştirivereyim de dostlar isterse tıklayıp dinlesinler. İyi yapmışmıyım. Bak uğraştım durdum bir müzik eklicem diye hatta blogumun dili değişti sakın iyi yapmamışsın demeyin:) Lütfen yani üzmeyin şu garibanı. Ben sizleri Volkan Konak ile başbaşa bırakıyorum. Söz -müzik Volkan Konak. Hoşçakalın....

FERİĞİM

Sevgilim
Yeşil eriğim benim
Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin
Hapiste günler ağır geçer diyorlar
Olsun be ben vazgeçtim hürriyetimden
Yeter ki yetim bir çocuk gibi bırakma yüreğimi
Zira sensiz bu can bir yüktür yüreğime
Kaldır öpülesi alnını ve bak bana
Gördün mü gülüm bir tek gözlerim değişmedi yine
Bir tek gözlerim
Açılır açılır gözleri gülümün
İçlerinde yeşil çam ağaçları
Uyanışların en tazeleri
Odamızdan geçer gülüm seninle
Uyanışların en tazeleri
Odamızdan geçer gülüm seninle
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm

Geceleri hep peşinden koşar
Göğsüme takıp yönümü bulduğum
Kalp verdin onur verdin
Yetmezmi deli fişeğim
Kalp verdin onur verdin
Yetmezmi deli fişeğim
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm
Benim en büyük kudretim
Senin sahiden şehrimde olduğunu bilmek
Hatta şu an ıslak şehrimde geceliğinle balkondasın
Bende dokunmaya çalışıyorum ince parmaklı ellerine
Kaldır öpülesi alnını ve bak bana
Yoroz değil kararan
Yüzümde ışığından ayrılmanın kederi
Birazda işte geldik gidiyoruzun hüznü var
Ama gördün mü gülüm
Bir tek gözlerim değişmedi...yine
Bir tek gözlerim

Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm
Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak
Memleket gözlüm


4 Aralık 2007 Salı

"Sobe"

Neler vardı aklımda, neler anlatılacaktım neler. Ama kısmet sobeye imiş:) iki gündür mutfak bölümü için yaptığım çalışmalar boşa gidiyor. Dün sizler için yaptığım hamsi buğulama ve mercimek çorbasının resimlerini çekemediğim için tariflerini de yazmak gelmedi içimden. Niye mi çekemedim hemen anlatayım:) Dün yine işten gelir gelmez bir yandan temizlik yap bir yandan yemeklere başla derken telefon çaldı. Sevgili eşim yemeğe misafir kabul edip edemeyeceğimizi sordu. Ne diyeyim şimdi kızsam ne olacak anlamaz:) -denedim biliyorum- Neyse arkadaşıyla gelince bende sofra kur, yetiştir derken fotoğrafı unuttum. Bugün yine aynı istekle mutfağa girdim ve çookkk sevdiğim ve bütün gün de hayalini kurduğum kıymalı bezelyeyi yapayım dedim. Sonuç mu hüsran arkadaşlar. Bilgisayarda otururken yemek yandı:((( Ben de bütün kızgınlığımı kocamdan çıkardım. Şimdi küsüz:)) Merak etmeyin çok sürmez bizde küslük. Anladımki bu aralar şanssızım mutfakta. Ben de dedim bu arada muhabbet'im çiçeğim'in sobesine girişeyim:) Valla bu sobe işinde çok becerikli değilim ama, idare edeceksiniz artık:)

Aslında Ben,

Çok tırsak, çok alıngan, çok kaderci ve takıntlı biriyim. İnsanlar beni bencil olarak bilirler ama ben hep başkalarının hayatını yaşarım. Çok vurdumduymaz derler ama alakam yok. Öyle görünürüm ama içimde ne frtınalar kopar kimse bilmez.

İlk kopyam
,
İlkokul dödüncü sınıfa denk gelir:) biliyorum çok erken bir yaş ama valla suça teşvik var kardeşim. Tek kız arkadaşım ilkokul öğretmeni olan babamın testlerini farkettiğinde daha doğrusu bizim testlerinde aynı olduğunu keşfettiğinde beni önce hırsızlığa sonrada kopyaya teşvik etmiştir. Hey sadece test olan sınavlardan bahsediyorum:) Babamın okuma ihtimali yok Allah'tan:)


Cep telefonum,
Samsung D900. Bir senedir kullanıyorum hala alışamadım. Nokia'dan başka marka kullanmadım bu yaşıma kadar. Aşkım'ın hediyesi olduğu için hala alışmaya çalışyorum:)

Aşk bence,

Vücudun ,beynin uyuşması. Bu uyuşukluk halindeyken insanın kendini yaralaması belkide kırbaçlaması. Ve uyuşukluk hali geçtikten sonra o yaraların korkunç dayanılmaz ağrısının hissedilmesi. (Aşk acısı) Ayy çok korkunç bir anlatım oldu değil mi?

En sevdğim bloglar,

politik cevaplardan hoşlanmam ben o yüzden samimi bir cevap vereceğim. Hepinizi seviyorum canlarım:) yanımda hissettiğim ve yanlarında olduğum arkadaşlarımı çok seviyorum.

Benim ilk sobede dilim yandı arkadaşlar o yüzden isim vermeye çekiniyorum. Bu sebeple okuyan ve cevaplamak isteyen herkesi sobeliyorum. Anlaştık mı?

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails