30 Ocak 2008 Çarşamba

"Sabah Sabah"

şimdi hayırdır bu kız sabah sabah niye yazdı diyeceksiniz:)hemen söyleyeyim.Az önce toplantıdan çıktım ve patronum İstanbul ve İzmir deki mağazaların kontrolü için beni de görevlendirmek istediğini söyledi. Sen seç nereye gideceksen dedi:) Ama ben panik hastası olarak ne yolu ,ne izmiri moduna girerek eşim var benim eşime sormam gerek diye saçma bir savuşturmayla odadan kaçıverdim:)))) Aslında harika olurdu ama yollar kar kıyamet ben zaten hastayım ee bir de panik hali olunca şu tatil fırsatını kaçırıyorum yahu:)
Erkuş beyimiz onay verdi ama o da yollardan çok korktu. Birde hastasın nasıl olacak diye beni dahada vahim bir duruma soktu. Ben ise bu durumda bile nereye gitsem acaba derdindeyim:) ne olacak 2 kaşık pasifilora yolculuğu bitirmeme yetmez mi?:))
Kızlar sizce nereye gitsem:)İstanbul'mu İzmir mi:)

29 Ocak 2008 Salı

"Geç Kalmış Doğumgünü Yazısı"


Evet canlarım gelelim şu dananın kuyruğunun koptuğu güne:) yani malum şu doğumgünü partisine. Şimdi efenim ben öyle çok sürprizler yapan öyle koca kişisini şımartan(ya bunu nerde okumuştum şu koca kişisi söylemini kimden çaldıysam kusura bakmasın ) şu hoş hatunlardan değilim. Yani bu konularda iyiydim de eskiden. Neyse es geçelim oraları şimdi. Dedimki madem ben hiç sürpriz yapmadım bir yapayım tam yapayım ve hiç unutmasın. Unutamıcak ama iyi yönde mi kötü yöndemi o tartışılır:) Plan yapmaya salı günü gibi başladım. Önce Erkuş Bey'in ailece görüştüğümüz iki arkadaşını haberdar ettim ki onlarla ortak çalışabilelim. sonrasında yemek derken davetliler ve zaman. Plan şu idi: doğumgünü 22 ocak olmasına rağmen hafta içine denk geldiği için cumartesi yapılacak, iş yerinden erken çıkamaması için iki arkadaşı onu oyalıyacak herkes saat 7'de evimizin salonunda hazır olacak.

Perşembe günü beyimizin annesi ve ablası arandı. Ablasının kayınvalideleri geleceği için gelemeyeceğini bildirdi.Sonra annesi arandı ( bu arada ben görüşmüyordum ailesi ile ama tek derdim o gün çok mutlu olmasıydı. bu sebeple ailesi yanında olursa daha mutlu olur diye düşündüm.iyi halt ettim:)))) Annemleri yardım için cumadan çağırdım. Beyimize annemlerin misafirinin geleceğini ama fırın bozuk olduğundan bizde hazırlık yapacaklarını uydurdum,inandı:)) Akşamdan içli köfteyi, börekleri ve zeytinyağlı yaprak sarmasını hazırladım. cumartesi günü annem sabahtan ev temizliği ve kalan yemeklerle, ablamda süsleme ve diğer ayrıntılarla uğraşmış. Ben de erken çıkıp gelince mezeleri hazrladım.

Saat 6 gibi beyimiz aradı. Sinirden köpürmüş. Bizim çocuklar beni bekletiyor burda, ben eve gelecem diye tutturmasın mı haydiiiii:) Bende sakinleştirmeye çalışıyorum biraz dur bak bir bildikleri vardır diye:) Maksat annesigilin de gelmesi..Hemen aradım gelin beyimiz durmuyor diye. Neyse hemen çocukları aradım ve getirin onu buraya dedim:) Tam asansöre bindiklerinde çağrı attılar ve mumlar yandı,ışıklar söndü. Ellerimizde yıldız saçanlarla kapının önünde durduk ve kapı açılınca mutlu yıllaaaarrrrrrr:) allahım yüzünü görmeniz lazımdı. Sonradan başına gelecekleri bilmeden:)) çok ama çok şaşırdı ve çok sevindi yüzünden belliydi. Hemen gözleri ışıl ışıl parlamaya başladı. Hep öyledir mutluluğu gözüne vurur,sonrası malum. Sağolsun bütün arkadaşlarımız çok güzel bir ortam yarattılar ve güldük oynadık, göbecikler attık. Ortamın gerginliğini o an eşime yansıtmamak için dişlerimi sıktım. Zaten o kadar mutluydu ki insan nasıl o anı bozar hala anlayabilmiş değilim? Neyse yendi içildi göbecikler atıldı. Resimde de gördüğünüz gibi Erkuş bey kendinden geçti. Umarım sonunda kötü şeyler yaşamış olsada bu yaşgünü hafzasında güzel izler bırakmıştır. Eğer öyle değilse o kadar emek boşa gitmiş olacak. alttaki resimdede ertesi günün sabahında ablamın yaptığı ışıklı kapıda fotoğraf çekilmediği akıllarına gelince pijamalı falan demeyip ışığı yaktılar ve geçtiler karşısına. e onlar bu ayrıntıyı atlamazda ben atlarmıyım. Ablamın tabiri ile star gate'teki resiminiz internette canlarım:)) O ellerdeki yazılarda benim aldığım süsleme paketinde çıktı:) sünnet süsüymüşte:) Canlarım yazıyı burda keseyim ben yazmak iyide okumak güç olmasın:)hergünümüz böyle güzel başlasın ama böyle bitmesin:)
Sevgiler
Dip not: Mutlu yıllar erkan yazısı benim tasarımım:) Bizim şirkette aynı zamanda marangoz bölümü var.Harflerin kalıbını bilgisayardan çıkarıp ustaya verdim. En ince tahtadan bu harfleri kesip boyayın dedim:) Çok gülüp eğlendiler ama deli deyip geçmediler yaptılar sağolsunlar.

"Öylesine"

Günlerdir düşündüğüm belki de dilediğim tek şey biraz daha umarsız biraz daha sakin olabilmek. Eğer öyle yetiştirseydim kendimi eminim her şey daha rahat ve kolay olurdu. Hayatımın her döneminde gerek iş gerek arkadaş ilişkilerinde hep sorgulayan, yargılayan ben oldum. Karşımdaki ne var bunda büyütücek dese de ben dinlemedim. Kötü müydü yaptığım bilmiyorum? Olan olayları düşünmeden nedenini niçin inini sorgulamadan kestirip atmak kendini üzmemek mi doğru olandı acaba? Eğer doğru olan bu ise ben hep yanlış yaptım desenize.

Belki de yanlış olan hep karşımdakinin yaptıklarına geçerli bir sebep bulmak ve olayın üstünü kapatıp yola devam etmekti. 1,2,3 derken bir baktım ki karşımdaki bunu alışkanlık haline getirmiş. Belki de nasıl olsa her şey unutulup gidiyor nasıl olsa hep yola devam ediliyor diye daha da pervasız daha da saygısız davranıyor. Artık insanlar iyiliğe iyilikle karşılık vermiyor anladım. İstediğin kadar iyi ve yapıcı ol karşılığı sana kötü dönüyor. Bu sadece anlattığım olayla alakalı değil hayatımın geneliyle alakalı. Yaşadığım olayda zaten işler çığrından çıktı. Ben düşündükçe derine indikçe olaylar çoğalıyor daha yeniler ortaya çıkıyor. Güvenim, inancım azalıyor. Ama merak etmeyin ben daha nelerini gördüm:))yıkılmadım ayaktayım:))Daha çok düşünüyor daha çok sorguluyorum. Ve hala bir şeyler katıyorum kendime. Her şeyi kazıyorum beynime ki unutmayayım. İyiyi de kötüyüde…

24 Ocak 2008 Perşembe

"İç Döküş"

Elçin’im ve Civciv’im başta olmak üzere beni merak eden tüm arkadaşlarımdan önce özür diliyorum. Habersiz bu kadar sessiz kalmak hiç hoş bir şey değil biliyorum ama yazamadım. Kelimelerin anlamını yitirdim sanki. İçimi dökmek değil cümle kurmak bile istemiyorum. Ama kızlar o kadar içten sesleniyorlardı ki dayanamadım geldim. Ölüm yok Allaha şükür. Öyle hastalıklarla da uğraşmak yok. Aslında bunların dışında kalan her şeyin önemsiz olması gerekiyor ama olmuyor. Son bir haftadır eşime yapacağım sürpriz doğum gününe hazırlanıyordum. Hayatında 30 yaşını hiç unutmasın ve özel olsun istiyordum. Bunları size anlatacak sizlerle güzellikleri paylaşacaktım. Ama olan olaylar ruh halimi tamamen değiştirdi ve kaç gündür dibe vurmuş gibiyim. Bir insan nasıl olur da bu kadar kıskanç ve sevgisiz olur anlayamıyorum ve nasıl olurda insan kendi çocuğunu kendinden başkasıyla paylaşamaz. Onu kendinden başkasının sevmesine tahammül edemez. Her şey o kadar güzel olmuşken ve aslında aramızdaki ipler bu kadar gerginken eşimin annesi yine yapacağını yaptı ve benim en güzel günümü haftalardır hazırlandığımız bu özel günü berbat etti gitti. Onun hakkında daha fazla konuşmak aslında aynı zamanda kaynana olan insanlara biz de anne kuzusuyuz bakın biz de şunu hissediyoruz demek isterim ama değişmeyen ve değişmeyecek gerçek Eşim dediğim insanın annesi. Hiçbir şeye saygı göstermesem bile buna saygı gösterip susuyorum. Ama bu olaylar tabî ki aslında zarar verdiğinizi sandığınız el kızından çok kendi çocuğunuzu üzüyor. Sadece bunu bilseler yeter bence. Evet artık ipleri kopardım ama benim için zor bir durum çünkü benim aldığım terbiye ve edindiğim hayat görüşü bunu yapmama izin vermiyor. İçim rahat değil hak ettiklerini bildiğim halde. Ama bir kez daha anladım ki herkesin bir dayanma sınırı var. Oraya geldiğinde ardındakilere bakmadan bir kalemde silip atıyorsun her şeyi. Bende aslında kendisiyle hiç problem yaşamadığım halde hiçbir konuda karşı karşıya gelmediğimiz halde eşim’i annesinin yaptıklarından sorumlu tutup ayrılmayı bile gündeme getirdim. Biliyorum iyi değil ruh halim olanları sindirememek tek problem ve yine biliyorum geçecek. Ama benim damarımda tuttu şimdi sonrası için yapacaklarımdan ben bile korkuyorum. Zamana ve düşünmeye ihtiyacım var. Sadece iç döküş olsun kızlar bu kusura bakmayın rengarenk yazılarla döneceğim söz. Öpüyorum sizleri. Hoşçakalın

13 Ocak 2008 Pazar

"Hayatı Tersten Yaşamak/Can Yücel"

İstanbul'da doğdu. Ankara Üniversitesi DTCF Klasik Filoloji bölümünde okudu, öğrenimine Cambridge Üniversitesi'nde devam etti.

Yazma'dan başlayarak tüm şiirleri tarandığında Can Yücel'in şiirinin ironiden başka odakları olduğu görülecektir. Örneğin, yoğun bir duygusallık ve sevgi arayışı; ustalıkla doruğuna ulaşmış bir dil işçiliği, entellektüel düzeye varmış bir biçim arayışı; yanlışa, haksıza karşı, yerleşik düzenden öç alırcasına öfkeli ve bir o kadar da acılı bir direniş...

En yakası açılmadık küfürlerden en acılı ağıtlara; en afili sokak ağızlarından en yoğun sevda ve sevgi şiirlerine; cin gibi zeka pırıltılarından en yalın, en sade söyleyişlere kadar her şeye yer verdiği şiiri, bir 'göreve adanmışlık' şiiridir onun.



ESERLERİ

Şiir kitapları: Yazma (1950) , Sevgi Duvarı (1973) , Bir Siyasinin Şiirleri (1974) , Canfeda (1986) , Çok Bi Çocuk (1988) ,
Kısa Devre (1988) , Kuzgunun Yavrusu (1990)

(Antoloji.com’dan)



İlk onunla tanışasınız diye ilk başa resmini ve hayatını ekledim güzel insan, büyük üstad Can Yücel'in. Biliyorsunuz şiir duvarına konuk olan üstadlar üzerine laf etmiyorum çünkü haddim değil. Sadece kendi düşüncem deki hallerini yazıyorum. Can Yücel de severek okuduğum büyük üstad olarak hitap ettiğim şaiirlerden biri. Ve biyografisinin sonunda o kadar güzel tarif etmişler ki konuşmaya lüzum yok.

Şiir sevdiğimi bilen arkadaşım bana aşağıdaki şiiri göndermiş. Okuduğumdan beri üzerinde düşünüyorum. O kadar güzel anlatmş ki hayatı tersten yaşıyorsunuz okurken. Nasıl bir anlatımdır nasıl bir kurgudur şaşırıp kalıyorsunuz okurken. Şahsen ben çok şaşırdım valla ve kesinlikle sondan başlamak daha bir harika olurdu demeden edemeyeceğim. Sizce?

Ve tabii sevgi duvarı. Hem okumaktan hem de dinlemekten keyif alırım. Bu sebeple Can Yücel demişken Sevgi Duvarı demeden edememedim. Keyifli okumalar...

Hayatı Tersten Yaşamak

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mi ?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar misiniz ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
ortamda yasıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir
Olayla hayatiniz bitiyor... ; )


SEVGİ DUVARI

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can Yücel




8 Ocak 2008 Salı

"Takılı Kaldım-Yeni Türkü"

Murathan Mungan sözleriyle Yeni Türkünün harika yorumu birleşince ortaya böyle dinlendirici, düşündürücü, sorgulatıcı bir şarkı çıkmış. Hep severek dinlediğim, her dinlediğimde kendimi, bulunduğum durumu, hayallerimi tekrar tekrar zihnimde canlandırdığım bu şarkı, bilmem sizde de aynı etkiyi yaratıyor mu? Yoksa ben şarkıların ya da şiirlerin içine fazlamı dalıyorum.Ancak paylaşırsanız bunu öğrenebilirim:)Bu şarkıyı dinleyipte kendini sorgulayanlar ve sorgulamayanlar bana yazarsa ben de kendimi şu şarkı ve şiir alanında tekrar bir gözden geçiririm:)
Ben de bazen yaşadığım hayat ile yaşamak istediğim hayat arasında gidip gelirim. Çemberin içindeyim desem değil, dışındamıyım cıkkk o da değil. İşte o kendi içindeyken kafası dışarıda olanlardanım sanırım:) Ama öyle meyhane masalarında kahrolan bir tip de olmadım allaha bin şükür. Bir senedir severek içtiğim tüm alkollü içeceklere veda ettim. Hatta ölsem bırakamam dediğim sigarayı bile terk ettim. Bende ters tepki verdi sanırım bu durum:)
Ayyyy ne ortada bir yazı oldu yahu:)nerde ciddiydim nerde geyik yaptım ben bile anlamadım. Ama siz anlarsınız biliyorum beni canlarım. Bu şarkıda böyle karmakarışık oluyorum ben işte. Sıra sizde:) Ruh halinizi anlatın bana olur mu? Ciddiyim burada. Bu şarkı sadece bende böyle etkiler mi yaratıyor yoksa şarkının doğasında mı var:)


Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken, kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip, kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın
Şiirlerle, şarkılarla kendini avutacaksın
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın




7 Ocak 2008 Pazartesi

"Rengarenk"



Herşeyden biraz biraz olsun yeşil, turuncu, beyaz ve sarı. Ama sarıdan biraz değil çokça olsun olmaz mı? Olur olur bal gibi olur... Ben isteyeyim yeterki herşey olur. Uzun uzun makarna, aralarına sıkışmaya çalışan bezelyeler,havuçlar, her yana saçılmış mısırlar ve hepsini bir arada tutmaya çalışan kaşar peyniri. Ben istersem olur dedim ya hani canınız sıkılmasın çünkü siz istersenizde olur. Bir diş sarmısağı şöyle kokusu çıkana kadar yağ ile dans ettirin ve üzerine rengarenk haşlanmış sebzelerinizi ekleyip sarımsaklı yağın kokusu sebzelere sinene kadar kavurun. Sonrası uzun uzun makarnalarla sebzelerin dansı ve üzerine bolca serpilen kaşar peynirinin koruyuculuğu.
Harika tavsiye ederim.

6 Ocak 2008 Pazar

"Yılbaşı"

Niyetim bu kadar bekletmek değildi sizi ama bir önceki yazımda da bildirdiğim gibi daha yeni yılın tadına varamadan beni karşılayan yoğun işler nedeniyle bu kadar geç kaldım. Geç olsun güç olmasın dediğinizi duyar gibiyim. Bu yılbaşı değişiklik yaparak ailece dışarıda kutlamaya karar verdik. Annem, ablam, kuzen ve kız arkadaşı bir de en yakın arkadaşımız ve eşi grup oluşturduk ve eğlenebileceğimiz bir yer ayarladık. Saat sekiz gibi ancak toparlandık ki ben ve eşim saat 7 lere kadar çalıştık ogünde. Şu özel sektörün gözü kör olsun dayayamadık sırtımızı şöyle devlet babaya:) Aman memur mu olacam diye diye geldik şu duruma:) Neyse iş konuşmayayım yine ben.Saat sekizde buluşup mekana gittik. Güzel bir yerden ayırttığımızı sandığımız yerimizin aslında çokta güzel olmadığını ilerleyen vakitlerde anladık(kalorifer sandığımız şey aslında kendini bile ısıtmaktan aciz bir makine imiş:))) Ne ise tek problem üşümemizdi ki sadece oynamayıp oturduğumuz zaman anladık bunu:) Hoş mekandan önce insanlar önemli olduğu için kendi aramızda çokça eğlendik. Dilerim 2008 bize bol keyifli günler getirir. Tabiki hayatta hep güzellikler olacak değil ya güçlüklerde olacak. Ama aşılması kolay güçlükler getirsin olmaz mı?:) ,
2008 de blogum içinde bir güzellik düşündüm ve 2008 şerefine resimlerimizi ekledim:) Artık tanışalım değil mi ama? Eller havaya modunda çekilmişiz hep şu halimize baksanıza:) Kırmızı kazaklı canım annem. Beyaz gömlekli Erkuş beyimiz ve karşısındaki biricik baldızı:) ((Yani benim de birtanecik ablam:))) Veeee kahverengil,i canım şu ellerini kaldırmış olan varya o da bendeniz arkadaşınız:) Tanıştığımıza memnun oldum efem:))) Ayyy utandım yahu:) Şu erkuş beyimizin elinde gördüğünüz büyük boy rakı şişesini ablam ve kendisi bitirdi . Valla bitirdiler ve sarhoşlarda olmadılar:) Diğer arkadaşlarımızın, kuzenim ve kız arkadaşının resimlerini ekleyemedim ki izinlerini almam gerekiyor. Onlarıda bir ara sizlerle tanıştırırım. İşte böyle arkadaşlar bir yılbaşınıda böyle geçirmiş olduk . Darısı nice nice yıllara hep böyle gülerek ve eller havaya modunda inşallah...Bu da benim 2008 sürprizim olsun sizlere:) resimler canım:) Beni bekledğinize değmiştir umarım.
İyi bakın kendinize.

3 Ocak 2008 Perşembe

"Bir Süre Yokum"

Kızlar yeni yıldan harika dönecek ne güzel yazılar yazacaktım size ama:( Ama olamadı işte. İşyerinde beni bekleyen işler yüzünden gece mesailerine kalıyorum ve başımı kaşıyacak vakit bulamıyorum. yorumlarınıza bile daha bugün cevap yazabildim ve iki dakikalık şu arada size durum bildirimi yapayım dedim ki merak eden vardır diye:) Merak ettiniz mi doğru söyeleyin:) Hepinizi çok özledim ve tabiki kendi blogumuda. Ama dediğim gibi yılsonu kapanışı, devir işlemleri ve açılış işlemleri var. Yoğunluk had safhada. Bu sebeple bir süreliğine daha bensiz kalacaksınız. Özleyin beni olur mu? Hepinizi sevgiyle kucaklıyor ve öpüyorum.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails