31 Ekim 2007 Çarşamba

"Sevda Sözleri- Cemal Süreya"




Şiir duvarının sıradaki konuğu büyük usta Cemal Süreya. Benim başucu şairim. Başımın ucunda durur sevda sözleri kitabı ki edinmenizi tavsiye ederim sıradan bir okuyucu olarak. Bazı şairler hakkında yorum yapmak zordur ki sıradan bir okuyucu olarak zaten haddim değil biliyorum.-Söyleyeceklerim kişisel hislerin ötesine geçmez-Söyleyebilecği tek cümle ben O'nun kitaplarını severek okuyorum, keyif alıyorum. Yukarıda çok beğendiğim bir fotoğrafını ve kendi el yazısıyla yazdığı mısraları, aşağıda da biyografisini ve en sevdiğim şiirlerinden birini bulacaksınız. Ama Cemal Süreya hakkında daha çok bilgi isterseniz yazılarımda da kaynak olarak kullandığım bu güzel siteyi gezebilirsiniz. Keyifli okumalar..Şiir hep var olsun:)


CEMAL SÜREYA

Asıl adı Cemalettin Seber'dir. 1931 yılında Erzincan'da doğdu, 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul'da öldü.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nü bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettişlik, darphane müdürü, Kültür Bakanlığı'nda yayın kurulu danışma üyeliği, Orta Doğu İktisat Bankası yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yayınevlerinde danışmanlık, ansiklopedilerde redaktörlük, çevirmenlik yaptı. Papirüs dergisini üç kez çeşitli aralıklarla çıkardı. Pazar Postası, Yeditepe, Oluşum, Türkiye Yazıları, Politika, Yeni Ulus, Aydınlık, Saçak, Yazko Somut, 2000'e Doğru gibi yayın organlarında şiir ve yazılarını yayımladı.

İlk şiiri 8 Ocak 1958'de Mülkiye dergisinde çıktı. Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Geleneğe karşı olmasına karşın geleneği şiirinde en güzel kullanan şairlerden birisiydi. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, diri imgeleriyle İkinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.




Hüznün Kuşları




ben bütün hüzünleri denemişim kendimde
canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
bir bir denemişim bütün kelimeleri
yeni sözler buldum seni görmeyeli

kuliste yarasını saran soytarı gibi
seni görmeyeli
kasketim eğip üstüne acılarımın
sen yüzüne sürgün olduğum kadın
kardeşim olan gözlerini unutmadım
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat

sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu kökü dışarda
olur böyle şeyler ara sıra
olur ara sıra

.

Cemal Süreya


30 Ekim 2007 Salı

"Sürpriz Diye Buna Denir"




Kendisi hakkında fikir sahibi olmayan ya da fikir beyan etmeyen kaldımı bilmiyorum ama ben burada kendisine olan hislerimi yalın bir şekilde anlatmıştım. Kimden mi bahsediyorum? Hemen söyleyeyim o bir arkadaş, o bir sıcakkanlı , o bir yardımsever, o bir tasarımcı, o bir ömi sever, evet o o bir EDA SUNER. Sakın yalakalık yaptığım sanılmasın valla çok kızarım. Sadece gerçekleri yazıyorum ki onu tanıyanlar hepsine katılacaktır. Kendisi bloguma ilk yorum bırakanlardan. İlk tanıştığımız dönemde bana hatırlatta bir header yapalım sana demişti. Eee bende bu sözü unutmayıp kızın eteğine yapıştım. Bugün yapacağını söylediği için de hiç etmediğim kadar maillerimi kontrol ettim. Az öncede yukardaki iki harika headerla karşılaştım. Arkadaşım çokkk teşekkür ederim. Ellerine ve emeğine sağlık. İyiki varsın.

29 Ekim 2007 Pazartesi

"Ulu Önder Atatürk"


Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Atam izindeyiz...

26 Ekim 2007 Cuma

"Şiir Duvarı"



Kendi iç döküşlerim,mutfağım,bahçem derken berfince'nin hayatında olan şiir'i atladığımı fark ettim. Dedim o zaman hemen bir şiir bölümü açıyoruz. Ya ismi, ismi ne olacak kategorinin? Şiir Duvarı geçti içimden. Neden mi? Ağlama duvarı gibidir şiirler benim için. Önünde diz çöküp ağlamak,içimin gizini açmak,rahatlamak,durulmak gibidir. Ağlayınca, canım yanınca, ya da keyiflenince kitaplıktan şiir kitabına uzanır elim. Uzanırım ,içime sindire sindire ,tüm kaslarım gevşeye gevşeye okur, durulurum. Bir şiir sever olarak şairler hakkında kısa bilgiler verip, şiirleriyle tanıştırmak isterim berfince'ye gelenleri. Kardeşim nereye kadar dırdır berfince'nin çenesi yani.Şöyle düzgün cümleler duymak, okumak sizlerinde hakkı değil mi?

Lafı çok uzatmadan bugünkü şairle buluşturmak istiyorum sizleri.Üniversite yıllarında bir arkadaşım aracılığıyla tanıştım kitabıyla. Severek okudum şiirlerini. Kendisi Bu Aşk Öykü Tutmaz kitabıyla Yasin EROL. İlk kendisinden başlamamın sebebi bileninin az olma ihtimali. Bu sebeple açılışı kendisiyle yaptım ki tanışın ve şiirleriyle buluşun. Eminim sizlerinde yürek tellerinizden birini sızlatacak bir şiiri çıkacaktır. Kitabının çıktığı Bilgi Yayınevi çok güzel takdim etmiş kendisini.

"Yasin Erol, şiirini kuytuda büyüten ve birdenbire ortaya çıkan şairlerden biri.Böyle ansızın çıkıp gelişi bir süpriz;ama güzel bir süpriz. İlk kitabı olan Bu Aşk Öykü Tutmaz, onun şiir dünyamıza çabucak yerleşeceğinin kanıtı.Yasin Erol, köşesinde boş durmamış, özgün bir şiir geliştirmeyi başarmış. Bunun için birikimi ve hazırlığı tam.Erol, duygu ile düşünceyi asla birbirine baskın kılmadan şiirine yediriyor. Duygu Yükünü imgelerle bize aktarırken, zeka işi dizelerde alışılmadık parıltılar yakalıyor.Bu Aşk Öykü Tutmaz, yeni ve güçlü bir şairin çıkışının muştusu."

Sizler neler söylersiniz, beğenirmisiniz bilmiyorum ama şiir de soluklanmak isteyenlerle şiir duvarında buluşalım diyorum. Ne dersiniz, belki sizlerde bu duvara bişeyler yazmak istersiniz?
Ve yazımı Yasin Erol'un sevdiğim bir şiiriyle noktalamak istiyorum. Daha fazla şiiri buradan bulabilirsiniz. Hoşçakalın(TRT modunda bir yazı oldu ama konu bunu götürüyor yapacak birşey yok:)) )

GİZ
Her şey giz içinde
Giz içinde herkesçe bilinen bir gece
Cinlerin cadıların mekanıdır sessiz bir orman
Başkaları duyacağı kadar duysun
Sen bağır
Çığ düşürecek dağlar benim içimde

Tek başına bir çiçek ne kadar anlar sevildiğini
Ah kim öğretti aşkı sana böyle
Kim gösterdi erken olan çiçekleri
Ya kimindi bu bölüştüğümüz yalnızlık

Herşey giz içinde
Giz içinde herkesçe bilinen bir gece
Cinlerin cadıların mekanıdır sessiz bir orman
Başkaları duyacağı kadar duysun
Sen bağır
Çığ düşürecek dağlar benim içimde

Yasin EROL

24 Ekim 2007 Çarşamba

"Hercai Menekşelerim"

Bahçemizi saran sonbahar hüznünü üzerimizden atmaya çalışıyorum biliyorsunuz. Çiçeklerime daha çok zaman ayırıyor, sanki onlara dayanma gücü veriyorum.Hal böyle olunca ne yaparım fikri dönüp duruyor aklımda.Pazar günü önünden geçtiğim çiçekçide gördüm onları ve ilk görüşte aşk:) sonbahar hüznünü dağıtmak için iyi fikir. Evde saksı yok, toprak yok pazar günü nerden bulacağız gibi nedenlerle yıldırılmaya çalışıldım, ama yılmadım. Saksımıda buldum toprağımıda. Gerçi saksıcıda bayağı bir tartıştık ama ne yaparsın ben almak mecburiyetinde olmasaydım sorardım ona, ama mecburdum. Yinede söylediği fiyatın çok olduğunu bunu bildiğimi ilettim arkadaşa. Eve geldiğimde geç vakitti ama hiç problem değil attım kendimi bahçeye. Daha önce hiç yetiştirmedim ama kış bitkisi olduğunu söyleyince satıcı hemen aldım. Ne yapayım yahu çiçek görmeye alıştım. Güller ve küpeli bahçeyi ayakta tutmaya çalışıyor gerçi haklarını yemeyeyim güzellerimin:) Neyse arkadaşlar şu saksıyı doldurmak ne kadar zormuş yahu. Toprak koyuyorum banamısın demiyor. Allah'tan mevsimi geçen çiçekler vardı. Onlardaki topraklarıda aldım ve ektim menekşelerimi. Mutfağımın penceresinede yerleştirdim. Şimdi ekim zamanıymış arkadaşlar sizlerde birer tane edinip gözünüzün önüne koysanız ne güzel olur. Tabi benimki sadece bir öneri:)
Yaptığım araştırmalara göre çok fazla bir bakıma ihtiyacı yokmuş. Gerektikçe sulanmalı-toprağı kuruyunca-ve arada güneş alan gölge yerde tutulmalıymış. Şansımız yaver giderse hazirana kadar çiçek verirlermiş. Bugün bir tanede sarısından almayı düşünüyorum. Var mı isteyen? Aşağıda kendilerini daha yakından görebilirsiniz. İsim mi koysak ne yapsak:) Elim yüzüm çamur arkadaşlar ben toprağımdan arınmaya gidiyorum.. Size iyi seyirler.

23 Ekim 2007 Salı

"Bunu Yapanlara İnsan Denir mi?"

Dün akşam maillerimi kontrol ederken bir arkadaşımdan gelen mail dikkatimi çekti. Sanırım zincir mail.Ama içeriği o kadar önemliydi ki rehberdeki bütün adresleri işaretledim göndermek için. Ve gözlerim ışıldadı. Burda da yazmalı daha çok kişiye ulaştırmalıydım. Bu haberi mucize diye nitelendirecek kişiler olmalıydı. Bütün tanıdıkları mahalleyi hafızamdan geçirdim. Sonra net kararımı verdim önce mail yoluyla sonrada bolgta yayınlayarak çok kişiye ulaşatırmalıydım bu haberi. Sonra benim paranoyaklığım tuttu ve acaba geldi oturdu beynimin ortasına. Acaba gerçekmiydi? Ama telefonlar,isimler,hastane hepsi açıktı. Hem böyle birşeyden oyun olabilirmiy di? Şaka için böyle bir konu seçilebilir miydi? Yapamazdım gerçekliği olmayan bir şeyi yaymak daha kötüydü. Hemen telefona sarıldım ve verilen numarayı çevirdim. Çaldı,çaldı,çaldı ve tam kapayacakken bir telesekreter sesi "Maildeki olayla hiç bir ilgim yoktur" benzeri bir cümle. Belli ki kadını da arıyorlar sürekli. Nasıl bir insanlıktır diyemiyeceğim çünkü böylelerine insan demek istemiyorum. Belki bayanı tanıyan biri, belki problemi olan bir öğrenci belki belki.Belki çok ama konuda çok.Bayanın canını acıtmak rahatsız etmek istiyorsanız ve bu kötülüğü yapacak kadar alçaldınız bari daha az kişiyi kapsayan bir konu seçin. Ayıp bilmiyorsanız,günahı bilin,onuda bilmiyorsanız utanmayı bilin. Benim ihtiyacım olmadığı halde bu kadar hayal kırıklığı yaşadım ya ihtiyacı olan biri duyduysa ve umutlandıysa....Belki tarafınıza da gelir diye yazıyı yayınlıyorum. Ve yazdıkça sinirlendiğim ve kendimi tutamadığım için yazımı bitiyorum.

Cerrahpasa Tip Fakultesi Kulak Burun
Bogaz Anabilim Dali olarak 12 yas alti isitme problemi olan maddi durumu
kotu hicbir saglik guvencesi olmayan fakir cocuklarin tum tedavisini ve
kullandiklari isitme cihazini ucretsiz karsilayacagiz. cevrenizde bu tur
cocuklar varsa lutfen benim telefonumu verin.
SEMA ONAY Rektor asist
Cerrahpasa Tip Fakultesi yurtici yayin koordinatoru
Cep Tel: 0543 291 65 65 --- 0532 504 02 22

Bu mail sizin icin hicbir sey ifade etmiyor olabilir
ama, belki de ulastiracaginiz kisinin vasitasiyla bile hic tanimadiginiz
bir cocugun umudu, zor dunyasinda bir ses olabilirsiniz, elimizden geldigi
kadar cok kisiye iletelim lutfen.


Daha fazla kişiye ulaşırsa, bilmediğimiz görmediğimiz kişilere faydamız olur...

22 Ekim 2007 Pazartesi

"Balık Zamanı"

Mutfağa girdik çıkamadık birdaha arkadaşlarım.Turşuları kurduk elimizin sirkesinden kurtulamadan balık kokusu bulaştı ne yapayım ben şimdi:) Balıksever bir kişi olarak uzun zamandır balık balıkkkk diye inleyip duruyordum. Ama şöyle çeşit çeşit balıkların sergilendiği, tezgahtarların bağıra bağıra tezgahlarına davet ettiği balık pazarları yok bizim kasabamızda.Ben yine coştum:) Hal böyle olunca hiç bir balık berfin hanıma taze gelmemektedir ve taze olmayan balığıda almak istemektedir. Ama Erkuş bey berfin cadısının bu paranoyak haline daha fazla dayanamamış ve kendini süpermarketlerden birindeki balık reyonuna atmıştır.Balık reyonu ne kadar soğuk bir söylem:) Ve şöyle bakındıktan sonra en lezzetlisinin levrek olduğuna kara verir ki zaten elimizde çok seçeneğimiz yoktu:) ve alır. Bundan sonrası bendenizin marifetine kalmıştır. Çok balık yemekleri kültürüm yok o sebeple satıcınında tavsiyesine uyarak ızgarada yapmaya karar verdim. Balığı önce sıvı yağ,biber ve domates salçası karışımı,kekik,tuz ve pul biberden oluşan sosun içinde beklettim yarım saat kadar.Sonra ızgarada arkalı önlü pişirdim ama çok kurutmadım. diğer yandan yanına ne yapabilirim diye düşündüm ve aklıma patates geldi. 4 adet patatesi elma dilim doğradım ve fırın tepsisine dizdim.üzerine sıvı yağ ve tuzu ekledim aralarınada yeşil biber, verdim fırına.Valla arkadaşlar şiddetle tavsiye ederim tadı harika oldu.Yani kızartma gibi ama daha bir farklı:) Salatamızı unutmayalım. Kırmızı lahana salatası bizim en sevdiğimiz salatadır. Bu seferde vazgeçmedik tabi ama bir farkla. Bu kez evde sirke olduğundan sirke ile denedim tadı harika oldu. Lahanayı doğrayın tuz ve damak zevkinize göre sirke ekleyin. Parmaklarnızla iyice ovun. yanına isteğe göre domates yada salatalık doğrayıp süsleyebilirsiniz. Salatada hazır,pazates ve balıkta. Tabağa yerleştirelim ve maydonozlardan da yastık yapalım balığın başının altına:) Tabakta hazır ee o zaman yemek vakti.Ben yemeğe geçiyorum arkadaşlar:)Görüşürüz.

20 Ekim 2007 Cumartesi

"Turşu Kur"

Evimizde yeni bir köşe oluşturduk. Turşu köşesi:)Elimizden geldiğince çalışıp çoğaltmaya zenginleştirmeye çalışyoruz.Bakalım artık sonumuz ne olacak.Tabiki tüm gelişmelerden haberiniz olacak.Gerçi haber iletmek konusunda çok başarılı değilim biliyorsunuz ,e birde allahtan gelen bir yavaşlık,bir tembellik var.Baksanıza salı günü bahçeden çıkıp,ellerimin toprağını yıkayayım geleyim dedim,cumartesi ancak gelebildim.Neyse idare edeceksiniz artık kardeşinizi,bağrınıza basacaksınız bu haliyle:) Gelelim şu mutfak işine efenim insanın kocası bir turşu canavarı olunca haliyle insan kendini bu konuda geliştirmek zorunda oluyor. Yokkk bu konudan sıkıntı duyduğum anlaşılmasın bilakis ben çok memnunum:) Turşu kurmaya karar verince pazar alışverişimizide ona göre yapmıştık.Kornişon,süs biberi,domates,sarmısak falan filan. Her gittiğimiz yerden tuşu yapımıyla ilgili bilgi de aldık. Ama ben tırstım açıkçası. Yahu biri diyorki 5 kaşık tuz bilmem ne kadar sirke ,diğeri diyorki olurmu hepsi sirke, obürü hiç geri kalmıyor hepsi yanlış suya tuzu at yüzdür yumurtayı ekle sirkeyi diye devam eden herbiri diğerinden farklı bir sürü tarif.Ne olacak şimdi berfinin kafasında 40 tane tarif.Bende kafa atıyor başlarım şimdi ev yapımı turşuya diye ayıp laflar edip:)koşuyorum markete.Ben turşu kur istiyorum kardeşim. Adamlar yapmış işte mis gibi 3 lt lik şişede alıyorum koşuyorum eve.Teknolojiden niye faydalanmıyayım yahu adamlar bizler için yapıyorlar bunları değil mi? Fersanın hazır turşu kur'u bir harika.(Reklamları izlediniz)Evet herşey hazır olduğu için size şöyle kasıla kasıla bir tarif veremeyeceğim arkadaşlar tek yapmanız gereken sebzelerinizi yıkayıp süzeğe bırakın. Kesilecek sap çöp varsa eliniz değmişken onlarıda kesiverin.Sonra zevkinize göre sebzeleri kavanoza dizin. İsteğe göre arasına sarmısak serpiştirin.(ben bolca kullandım) Veee işlem bitince üzerine tuşu kur'u ekleyin. Ağzını sıkıca kapatın ve turşu köşesine yerleştirin.Ben üçüncü günden yemeye başladım ne yalan söyleyeyim:) Bu arada resimdede görüyorsunuzdur benim turşunun suyu bordo:)içine kırmızı lahana doğradım ben hem rengini verdi hemde lahana turşusu oldu.Aşağıdamı sol tarafta mı nerdeyse işte ordaki resimde gördükleriniz benim turşularım. Birde yukarıda ki resimde var olan iki küçük kavanozdakiler:)
Yukarıdaki resimde benim büyük kavanozun yanındaki turşu bursadan geldi. Ben ilk kez gördüm o biberi valla. Kuzenimin kız arkadaşı bursa'lı bahsetmişimdir belki, o gelirken annemlere getirmiş. Annemde damadına bir kavanoz vermiş:) En sondaki turşuda kayınvalidemin salatalık turşusu. Oğluşu sever diye verdi sanırım:) Zira ben midemden dolayı turşu yemiyorum ve herkes biliyor:) Ve asıl meseleye gelirsek şu yandaki resimde daha detaylı gördüğünüz domates soslu turşu. Bu turşuyla ilk lise yıllarında tuncelili olan bir arkaşımın evinde tanışmıştım. İnanılmaz bir lezzetti ki hala durur damağımda tadı. Allah'ım farkındamısınız arada şiir gibi laflar ediyorum:) Neyse gelelim bu turşunun yapımına bunun tarifini annemden aldım ama yine net tarifler değil:) Damağına güvenen yapsın çünkü annem birçok şeyi tadarak anlıcaksın dedi. Bende ona göre anlatıyorum.250 gr süs biberini yıkadım,saplarını kestim ve uçlarını yardım. Bir kilodan iki üç adet fazla domatesi güzelce rendeledim bir kaba. Üzerine yaklaşık beş buçuk yemek kaşığı yemeklik tuz ekledim.Bir baş sarmısak soydum biraz ufaltarak içine doğradım ve üzerine 1 su bardağından bir parmak az üzüm sirkesi ekledim. Ağzını kapattım ve beklemeye aldım:) Ama siz denemeyin bir durun bakayım bizimki olsun ki olacakmı belli değil:) Olursa ben size tamam derim sizde yaparsınız. İşte bu kadar turşu köşemiz.Bu arada birde karnıbahar turşusu yapılacak bizim beye:) onuda yapınca sizlere aktarırım olur mu? Şimdilik gidip şu ellerimin sirke kokusunu çıkarayım.Nerde görüşürüz bilemiyorum.Öpüyorum sizleri.

16 Ekim 2007 Salı

"Bahçede Ne Var Ne Yok"

Aşk olsun sizlere,ne zamandır bahçede neler oluyor merak edeniniz yok:) zaten onlarda biliyor bu durumu sanki bir gelişme göstermiyorlar. ya havalar soğuyor ,ben serinliyorum herşey güzelde benim bahçeyede sonbahar hüznü çöktü. Ayrılık rüzgarları esmeye başlıyor. Üzgünüm ama yapabilecek birşey yok.allahtan güllerim dışında çiçekli bitkim çok yok. Ama yinede sararan yaprakları bile içimi eritiyor. Bende ortalığı şenlendirmeye çalışıyorum:)balkona bakan mutfak penceresine gördüğünüz dede ve nineyi yerleştirdim.yan tarafınada küçük biblolar.nine ve dede çok eskilerden.çeyiz zamanında kutuların içinden çıkmıştı.bende atmayıp bir köşeye ayırmıştım bahçede işe yaradı:) veeee bunlarda nazarlıklarımız:)))çiçeklere nazar değmesin diye yumurta












kabuğu koyulurmuş. Ben de biraz süsleyip şekillendirdim.yünden de saç yaptım.cici kızlar oldu işte. çiçeklerimi durmurmak için tahtalar kullanıyorum. dün akşam o tahtalara cici kızlarıda yerleştirince tamam oldu:)Sadece bahçeyi canlı tutmaya çalışıyorum ne yapayım. Bu arada havaların soğuması birtek küpeli çiçeğine yaradı üzeri tomurcuklarla doldu. Açtığı çiçeklerden sonra birdaha göremeyiz diyordum ama beni yanılttı. Gelelim süprizimize, ekilmeyi bekleyen çiçekler olduğundan bahsetmiştim daha önce .Evet aşağıda gördüğünüz benzin alırken benzicide
gördüğüm ve kaşla göz arası uçurduğum kaktüsüm.nesine çaldın demeyin.çiçeçeğine vuruldum yahu.Allah kısmet ederde açarsa size göstereceğim ve eminim sizde bana hak vereceksiniz.Avucum büyüklüğünde üzeri tüylü,bordo veeee deniz yıldızı şeklinde bir çiçeği var yahu:)harika tek kelimeyle harika.Dün baktım bardağın içinde kök vermiş.O sevinçle bulduğum dondurma kabına ekiverdim. Toprağına kavuşsun ve çoğalsın, can bulsun da bana da can versin diye:) felsefe yapmaya başlamadan biri beni sustursun yahu:) evet canlarım işte böyle. dün çok çalıştım ama yorulmadım.Hem daha neler yaptım neler ama bahçede değil mutfakta.Umarım bugün mutfaktakileride anlatıveririm sizlere.ne mi yaptım yok canım bahçedeyken mutfaktan bahsedilir mi? çiçeklerim küser sonra. Dostlar unutmadan bahçeye maşallahsız girmek yok:)) hadi öpüldünüz. Ben gidip şu ellerimin toprağını yıkayayım:)))))

"İşte hayata sarılışın öyküsü"

Günlük gazete okuyuşlarımda rastladığım yazı beni darmadağın etti.aslında kendime getirmesi gerekiyordu ama..kendimi onun yerine mi koysam daha çok canım yanar yoksa annesinin mi ? 26 yaşında önce duyma sonrada görme yetisini kaybeden,ama inadına. görüp duyduğunu sanan nice sağır ve körden daha sağlam duran ve hayata daha sıkı sarılan Murat Kefeli'nin öyküsü.sizi sarsıp kendinize geitrebilir. ne hayatlar var diyoruz kötü bir olayla arşılaştığımızda evet ama o olayları görüncede şaşırıp kalıyoruz.gerçeklerle yüzleşmek onu düşünmekten daha zor. önce kendimi onun yerine koydum ki sanırım onun kadar güçlü olmamın imkanı yok. sonra annesinin yerine.Allah'ım şükürler olsun dedim sadece.sizlerde bir okuyun ve gündelik sorunları bir kenara atıp şükredin istedim. Belkide sizi benim gibi dibe götürmek yerine daha da yukarıya çıkarır bu hayata sarılış öyküsü.Yahu bunalımdayım ne yapayım:))bak en azından kabul ediyorum.

15 Ekim 2007 Pazartesi

"Geldim"

sanırım birinin beni dürtmesi gerekiyordu.ee oda arkadaşım mutluya nasipmiş:) iç dünyamın karmaşasını ve beynimdeki sesleri durdurabilirsem daha iyi olacağım ama olmuyor. eee bekle bekle nereye kadar.sanırım kafayı yeme yolunda adımlarım bayağı hızlandı..hal böyle olunca ne anlatayım ne dinleteyim.enn başına dönelim isterseniz.üşütmenin ardından gelen diş ağrısına.berfin diş doktoruna gider.zaten kapıda beklerken gerilen siniri içeride duyduklarıyla kopar ve zırıl zırıl ağlamaya başlar.onu böyle ağlatan diş ağrısı değildir hayır arkadaşlar.27 yaşında heryanı çürüğe çıkmış berfin kişisinin çilesi dolmamıştır.diş ağrısı diye gittiği doktordan ağrısının çene kemiğinden kaynaklandığını öğrenir.çene sola doğru kaymış ve sağ taraftaki kaslar zayıflamış.bilin bakalım sebep ne?tabiki psikolojik.2 senedir gittiğim her branştaki doktor vücudumdaki ağrıların psikolojik olduğunu söyleyip durdu.ama ben bu sefer yaşı belki benimle olan belliki işine yeni başlamış diş doktoruna patladım adamdada psikoloji kalmadı.efenim şimdi tedavi sürecinde yapılacakları aktarayım.ağrı kesiciler,diş gıcırdatması olduğu için gece plağı ve psikolojik destek.nasıl? kardeşim ben her hastalığım için ayrı bir destek alacaksam ve bunların tümü ilaçla tedavisi olacaksa yatırın beni bir hastaneye olsun bitsin yahu.hayır bu nasıl psikolojidir ki mideyi deldik,çeneyi yamulttuk,eklem ağrılarına tutulduk.yahu ben bilmeden hayatımda çok kötü şeyler oluyorda ben farkına mı varmıyorum nedir?işte arkadaşlar hastalığın durumu bu.
gelelim ikinci mevzuya bayram çokta keyifli geçmedi ne yalan söyleyeyim. içsel çöküntü bayram boyunca devam etti.ilk gün erkenden bayramlaşma faslına başladık.kayınvalidemler,anneanne,annemler,komşular. ruh halimdenmidir yoksa gerçekten insanların değişmeyen tavırlarındanmıdır söylenen cümlelere alındım ve kendime zehir ettim yine günü.ne yapayım.insanlar değişmiyor bari ben değişeyim diyorum ama oda olmuyor.bazı insanlar gibi vurdumduymaz ve ne dediğini bilmez olamıyorum.neyse bu olayları deşip sizi ve kendimi sıkmak istemiyorum.bayramın ikinci günü bildiğiniz gibi düğün vardı.ama bir önceki gün oluşan gerginliği üzerimden atamadığım için bugünüde sadece göstermelik hareketlerle tamamladım.ve inanın tek bir kare fotoğrafım yok.olsaydı sizlerle tanışacaktım ama malesef dostlar.bu arada saçlarımı kırmızıya boyadım yahu.doktordan sonra zırıl zırıl ağlayarak kendimi kuaföre attım.veeee saçlarımı kıpkırmızı yaptım.bunu resmini gösterebilirim ama:)
işte böyle dostlar çok iç açıcı şeyler yazamadım.ama hal böyle.yahu bir çocuk yapacak kadar psikolojim düzelsin tek istediğim bu.çocuğum belki herşeyi temize çeker ne dersiniz?çok üstü kapalı bir yazı oldu ama ne yapayım işte..şifre mi koysam yahu:)
hepinizin sevdikleriyle nice güzel bayramlar geçirmesi dileğiyle dostlarım.

10 Ekim 2007 Çarşamba

"

9 Ekim 2007 Salı

"Hastalık Devam"

canım arkadaşlarım beni merak eden,arayıp soran ,iyi dileklerini bırakan herkese teşekkür ediyor ve öpüyorum.anlatacak çok şey birikti,hepsini toparlıyorum.ama hasta halimle işe koşturuyorum, akşam eve varır varmazda yatağıma sığınıyorum.hal böyle olunca da sadece arkadaşlarımı okuyup,onlara ses vermekten başka birşey yapamıyorum.kırgınlığım geçti ama bu seferde diş ağrısı yapıştı yakama. çok korkuyorum dişçilerden hemde çok.erteleyip duruyorum randevuyu.ama bugün 4.00 te mecbur gideceğim.ağrıların daha çok artmasından korkuyorum.eee bir panik atak hastası olarak bu durumda sakin olmamı bekleyemezsiniz değil mi? kına gününü ayakta atlattım.ama sonlara doğru huysuzluğum diz boyuydu.en son kim gelirse gelsin ben gidiyorum dediğimi hatırlıyorum:)ama o kadar kastımki kendimi,şenlik sonrası çay ve muhabbet faslı çekecek halim yoktu.pazar günü sadece uyuyarak geçti dünde öyle ve sanırım bugünde öyle geçecek.şu dişimdende kurtulayım söz herşeyi anlatacağım sizlere.hoşçakalın.

6 Ekim 2007 Cumartesi

"Hastayım"

sabah kalktım her yanım ağırıyor.zaten bütün gece midem delindi.onun etkisimidir nedir bu ağrılar?birde akşam görümcenin kınası var.Allah'ım hastalanırsan al başına belayı:) gelin ne de olsa kınayı burnumuzdan getirdi olur:) şaka bir yana(her şakada gerçek payı ararayın yinede siz)midem çok kötü,sırtımda korkunç ağrılar var,gözlerim kapanıyor ve üzerimde kışlık yünden hırka olduğu halde ben donuyorummmmm.bu günü atlatmak için kendimi ayakta tutuyorum.yoksa çoktan izin alıp anneciğimin evine sığınmıştım. Bayramın ikinci günü görümcemin düğünü var bahsettim mi bilmiyorum. kınayı bayramdan iki gün yemeyelim diye bugüne ayarlamışlar. hal böyle olunca iş yerinden izin almam gerecek.saat 4 gibi çıkıp kuaföre gideceğim.sabah erkuşun kıyafetlerini eline verip git annemlerde giyin dedim (benim annem).belki kuaför çıkışı ben görümcemle giderim o yüzden aklım annemde kalmaz.kadın tek kaldı, çünkü ablamda görümcemin sadıcı:) akşam fotoğraf çekilmeyi unutmazsam ki fotoğrafçı ben olacağım:)sizlere görüntüleri sunarım.ben ne mi giyeceğim,kızlar kendi nişanımda giydiğim şifon pantolon ve üzeri pullu bluzü giyeceğim.çok anlatamam hastayım:)ama fotoğraflarım sanırım ,galiba,inşallah:))) kızlar konuşacak takatim yok valla ben kaçar..dua edinde bu akşamı hayırlısıyla ayakta geçireyim..

4 Ekim 2007 Perşembe

"Hoşgeldiniz,Yine Bekleriz"

Dün akşam eşimin iş arkadaşları bizdelerdi.sağolsun bizimki hiç bana hazırlık yapacak vakit bırakmaz.hiç huyu değildir:) aksilik bu ya bende iş yerinden saat 19.30 gibi ancak çılabildim.akşam bize gelecek arkadaşa da msn den yazdım benden önce giderseniz bir zahmet çayı koyuverin diye:)bu arkadaşlarda evime ilk kez gelecek yanlış anlamayın.neyse allah'tan ben gidene kadar bizimki kalan işleride yapıvermiş.bende eve gidince börekleri hazırladım ki üstüne geldiler.yahu bir yanda sevdiğim insanlar biryandan sevdiğim diziler ortada kaldım.hoş benim huyumdur misafir gelince bir telaş alır beni oturamam yerime mutfak salon arası gider gelirim.bu seferde çok birşey değişmedi.menümüze gelince:)

ıspanaklı yufka böreği
elmalı pasta
milföyden peynirli börek
yaş pasta

elmalı pasta benim çok sevdiğim ve ne zaman yesem çocukluğumu anımsatan pastadır.çocukluğumı hatırlatır çünkü annem hafta sonları hamamdan sonra yenmesi için elmalı pasta hazırlardı bizlere.banyo yapmak ayrı bir zevk olurdu bizler için.evimiz buram buram elma tarçın kokardı.evlendikten sonra bir kere bile yapmadım.salı akşamı geleceklerini duyunca baktım ki dolapta işe yaracak bir tek elma var hemen aklıma düştü.sizde denemek isterseniz buyrun tarifi.

Malzemeler
1 çay bardağı yoğurt
1 yumurta
1 çay bardağı sıvı yağ
1 çay bardağından 2 parmak az şeker
1 çay kaşığı karbonat
(evde karbonat olmadığı için 1 paket kabartma tozu kullandım)
Alabildiği kadar un

İç Malzemesi
4 orta boy elma
1 çay bardağı şeker
isteğe göre fındık,ceviz
tarçın

Yapılışı:
hamur malzemelerini kabartma tozu ve un hariç karıştırın.unu ve kabatma tozunu yavaş yavaş eleyerek karışıma ekleyin.kulak memesi kıvamında bir hamur elde edin.iç malzemesi içinde elmaları rendeleyin ve ocağa koyun.üzerine şekeri ilave edin.isteğe göre şeker azaltılabilir ya da arttırılabilir.suyunu bırakıp tekrar çektikten sonra ateşten alın çerzini ve tarçınını ekleyin.iç soğuduktan sonra hamurdan küçük parçalar alıp iç malzemesini ekleyerek istediğiniz şekli verin.180 derecede pişirin.servis ederken üzerine pudra şekeri serpin.afiyet olsun.


ıspanaklı yufkayı çok sık yaptığım için size resmini çektikten sonra tarifini veririm.yaş pasta zaten hazır ,ee milföydende peynirli börek yapmayan yoktur:)) tarif bu kadar o zaman.Arkadaş toplantısına devam edelim:)erkekler herzamanki gibi bir araya geldi,işlerinden ve akşam oynanacak maçtan konuştu.biz kadınlarda bir araya gelerek sohbet ve tabiki dedikodu yaptık.aramıza yeni katılan arkadaşımızın eşi bana delisin deyip durdu bütün akşam:) kendisi kayseriden geldi.gurbette yani.ama halinden çok memnun çünkü sevdiği insanla evli.ee aramızda yeni biri olunca helede bu biri yeni evli olunca hikayenin kahramanı o kişi oldu:)bizler balkonda,erkekler tv başında çaylarımızı içtik,pastalarımızı yedik.baktık ki bizimkiler uyku modunda hadi dedik yatışşşş:)onları yolcu ettik,ortalığı biraz topladık ve yine saat 1,00 de yatağa girebildik. hal böyle olunca misafirlerime hoşgeldiniz yeniden bekleriz diyorum. sizlerede yorgunum,yorgunsun,yorgun diyorum:))






3 Ekim 2007 Çarşamba

" Pano Yaptım"


Oraya buraya fotoğraf yapıştırmaya, heryerde sevdiklerimi görmeye bayılırım.mutfak dolabımın üzerinede bir sürü resim yapıştırmıştım taki düne kadar:)dün şu yukarıda gördüğünüz panoyu yaptım ve fotoğraflarımı buzdolabı soğukluğundan kurtardım:) aklımda hep bir pano oluşturmak vardı.faturalar ve sevdiğim fotoğrafları yapıştırmak için.geçen gün saksı koymak için kullandığım tahtaya takıldı gözüm. İş içinde 4 cm'lik çift taraflı bant aldırmıştım.ikisini gözümün önüne getirdiğimde hiç olmayan birşey oldu ve aklıma bir fikir geldi:)))yukarıdaki panonun oluşum başlangıcı işte böyle:)) gelişimine gelince,dikdörtgen sunta benzeri tahtanın üzerine çift taraflı bant
döşedim,kenarlarına enli kurdale ve köşelerine deniz kabukları yapıştırdım. ortdakilerde kurunuş çiçek ve etrafına birkaç nazar boncuğu..süsleme birazda sizin malzemelerinize ve zevkinize kalmış. duvara monte edin ve fotoğraflarınızı yapıştırın.






"Takılı Kaldım"



Bazen daha fazladır her şey
Bi eşikten atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır ki anlam

O zaman git hemen radyoyu aç bi şarkı tut
Ya da bi kitap oku mutlaka iyi geliyor
Ya da balkona çık bağır bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor

Ama fazlada üzülme hayat bitiyor bir gün
Öyle de böyle de ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor

Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem gitmem
Unutmam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bi şiirden, bi sözden
Bi melodiden, bi filmden
Geçirip güzelleştirmeden dayanmak zor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor


Bugünlerde bu parçaya takılı kaldım.Ruh halime uygun desem değil,bastırdığım duygular mı var su yüzüne mi çıkıyor desem yok oda değil.değil oğlu değil.Ama beynimin içinde sürekli bu parça dönüp duruyor.Neden yahu? Parça harika yazan harika söylyen harika,sözüm yok ama ben niye takıldım onu çözemedim.Eee baktım çözemeyecek gibiyim dedim arkadaşlara bir danışayım..hiç olmadı onlarında aklına getireyim,heryerde bu parça dinlensin..olma mı?



1 Ekim 2007 Pazartesi

"Şükür mü Etsek Halimize"

Sabah nette gazetelere göz atarken şu habere takıldım ve halimize şükür dedim. Karısını tv deki erkekle başbaşa yakalamak boşanma sebebi. Şu günlerde geleceği için endişe duymaya başlayan kadınlar için yazılan makalaleri okurken, bununla karşılaşınca bu endişeye dahil olmayan ruhum yenildi. nasıl bir zihniyet ya da zihniyetsizliktir anlayan bu tarafa gelsin yani. Atatürk'e bir kez daha hayran oldum ki biz kadınları buralara taşıdığı için. Ve buralara kadar varmışken hiçbir gücün,hiç bir yönetimin, hiç bir zihniyetin ve hiç bir baskının bizi bu yoldan çevireceğine inanmıyorum.Kimse de inanmasın.



"Premature Bebekler"


Kaplumbağa tanıştırdı beni bu minik dünyayla. Birşey yapmalı dedim. Bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmalı dedim. Herkes koşmuştu yanıma moral vermeye. "Bilmem kimin bilmem kiminin de erken doğmuş çocuğu. Endişelenme. Geçer" Nasıl geçer ya? Kendi çocuğu erken doğan hiç mi yok? Bu bir şehir efsanesi mi diye sorarken kendime... Yavaş yavaş toplanmaya başladık. Şimdi 60 aileyi geçtik. Gittikçe artıyoruz.
Önce elektronik posta ile birbirimize moral verdik. Bakın bu çocuklar büyüyor dedik. Yalnız değilsiniz dedik. Derken bir sitemiz oldu el yordamıyla kör topal:) Pinocum bu şahane logoyu yapıverdi bize hiçbirşey talep etmemişken üstelik, sırf içinden geldiği için.

Şimdi sırada hastaneler var. Hastanelere pano koymak istiyoruz. Bu panolara moral verici yazılar asmak, yalnız değilsiniz demek istiyoruz. Yapacak çok iş var. Belki zamanla kuvöz sayısı bile artırılabilir. Hayatın kıymetini hepimizden çok bilen bu bebekler için siz de bir ucundan tutar mısınız? Sesimizi duyurmak için yanımızda olur musunuz?

www.prematureyiz.org

sevgili sardunya bizlere seslenmiş arkadaşlar.asortik'im yer vermiş sitesinde.siteye göz gezdirdim,anne değilim ama anneler duygularını o kadar içten anlatmışlarki taş olsanız hissedersiniz.allah herkesin çocuğunu korusun ve sağlık versin.onların seslerini daha çok kişiye duyurmak için ele ele vereceğimizden şüphem yok.




LinkWithin

Related Posts with Thumbnails